Kitap vs Film: Kill Your Friends


Kitap uyarlaması filmlerde şansım pek yaver gitmiyor. Ya önce filmi izlemiş sonra kitabı okumuş oluyorum ya da filmler çok kötü oluyor. Genelde filmi beğendiysem sonra kalkıp kitabı da okumam hatta kitabını okuyup filmini de izlediğim tek iş Dövüş Kulübü olabilir. 

Arkadaşlarını Öldür kitabını yıllar önce bir TÜYAP Kitap Fuarı'nda Aylak Kitap standını talan ederken adını, konusunu beğenip almıştım. Yıllarca el sürmedim, kapağını bile açmadım. Sonra geçen sene bir gaza gelip başladım ama bıraktım. Bırakma sebebimin kitapla alakası yoktu bu arada tamamen motivasyonsuzluk.

Bu seneye girmeden önce daha çok film izlemek için Bi' Film Ajandası almıştım. Şöyle bir ne var ne yok diye bakarken de Kill Your Friends'in filmi olduğunu gördüm. 2015 yapımı bir film, gözümden nasıl kaçmış hiç anlamadım. Büyük ihtimalle Türkiye'de vizyona hiç girmedi bu film. Her neyse, hali hazırda ucundan okumaya başladığım bir kitap, bu sene izlemeyi planladığım filmler arasında. İşte o mükemmel fırsat; Yıllarca önce kitabını okuyup sonra filmini izleyeceğim bir durum yakalayamamıştım. Chuck Palahniuk-Tıkanma'da buna çok yaklaşmış ama filmini o kadar sevmemiştim ki ilk 10-15 dakikasında kapatmıştım.


Önce biraz genel olarak hikayeden bahsedeyim. Kitap müzik dünyasının plak şirketi yönetim bölümüne odaklanıyor. Baş kahramanımız Stevan Stelfox müzik endüstrisinde bir yetenek avcısı olarak çalışıyor.  Aşırı hırslı, zeki bir adam. Yükselmek ya da yerinde kalmak için yapamayacağı şey yok. Gerçekten yok. Uyuşturucu, alkol ve fahişe bağımlılığı dolu hayatında tek hedefi daha çok para kazanmak, işinde daha çok yükselmek. Bunun için iş arkadaşlarını öldürmesi gerekiyorsa, öldürür. Tam olarak polisiye diyemeyiz çünkü işin araştırma vs kısmı filmde çok yok, bir suç hikayesi ama aynı zamanda da fazlasıyla komik. Aslında olay şu; Yazarın kendisi de zamanında bu pozisyonda çalışmış ve muhtemelen hepimizin zamanında kafasından geçen iş arkadaşları, patronları üzerinde şiddet fantazisi kurma olayını biraz daha güzel kurgulayıp bunu bir kitaba çevirmiş. 

KİTAP
Kitabı okurken filminin halihazırda var olduğunu bilmek biraz daha ilginç bir okuma deneyimi sundu çünkü filmin başrolündeki oyuncuyu çok severim, okurken de Stevan olarak onu düşünmek keyifliydi. Kitaptan hangi bölümlerin çıkartılacağını, filmde olmayacağını da az çok tahmin ediyordum bu yüzden kitap uyarlaması filmlerde "Oha bu sahne neden yok?" hayal kırıklığını pek yaşamadım çünkü gerçekten kitap fazla sert. Birebir uyarlama yapılsa muhtemelen 18 değil 25 yaş sınırı konur, o kadar sert. Buradaki sertlik cinayet, kan vs de değil baya edepsiz bir kitap. Uyuşturucu, alkol, dildolar, cinsellik gırla gidiyor. Kafamızda yıllardır olan "Müzik dünyasında herkeşler böyleymiş abi" imajını sonuna kadar besliyor. Bu tarz öğeler sizi rahatsız ediyorsa kitap kesinlikle size göre değil. Bu arada bu sertliğin aslında çok göze sokulmadığını, kitapta baya günlük hayatın bir parçası olduğunu ve çok normal anlatıldığını da belirteyim sonuçta özünde bu kitap aynı zamanda da komik. Gerçekten çok komik, kahkaha attığım pek çok yeri vardı. 

Kitap tamamen baş kahramanın anlatımıyla ilerliyor ki böyle kitapları daha çok severim yazar ağızından anlatım diline göre, Stevan gibi bir adamın kafasının içinde olmak da maalesef ki komik. Adamın patronuna kurduğu iğrenç tuzağa bile gülüyorsunuz yani normalde Stevan gibi bir adam tanısanız taşlarsınız aslında, baya yüzüne tükürürsünüz ama kafasının içi çok eğlenceli. Mesela filmde asla olmayacağına %100 emin oluğum ve haklı çıktığım bir sahne: Kafasının içinde çektiği Friends dizisinin parodi pornosu. Ben hayatımda bu kadar iğrenç bir şeye katıla katıla güldüğümü hatırlamıyorum.Asla toplum içinde gülmeyeceğiniz ırkçı, seksist şakalar olur ya, yalnız kaldığınızda gülersiniz ama güldüğünüzden de utanırsınız aslında bu kitap size sürekli olarak bu hissi yaşatıyor. Çünkü psikopat ve aynı zamanda ırkçı, seksist bir karakterin beyninin içindesiniz, lunapark gibi ama bu adam dışarıdan gayet normal görünen birisi yani ağzınan çıkanlarla kafasından geçenler asla aynı değil. Bunlara tanık olmak gerçekten çok eğlenceliydi. Bu yüzden bu offansif düşünceleri kaldırabilecekseniz ve kitaptaki cinsellik, küfür, argo vs sizi rahatsız etmeyecekse kitabı kesinlikle okuyun. Herkese göre değil ama uyan kişi için büyük keyif.

FİLM
Gelelim filme, öncelikle kitapta çoğu sahnenin kaldırılmasını zaten beklediğimi söylemiştim, film kitabın daha çok özetinin özeti gibi aslında. Kırpmalar, sahne çıkartmalar çok normal tabii ki birebir satır satır çekilmesi beklenemez ama kitabın aslında çok küçük bir kısmı olaylı geçiyor. Cinayet, tuzak, intikam vs hikayesi baya küçük bir kısmı film de sadece buraya odaklanıyor ve diğer tarafta kalanları ara ara karakterleri tanıtmak için kullanıyorlar. Yine de ben bölüm seçimlerinden memnunum. Yapabilecekleri en iyi film senaryosunu yazmışlar. Çok fazla bir değişiklik, karakterlerde aşırı oynama falan yok. Rebecca karakterinin amacı değiştirilmiş sadece (ki bence kitaptan daha iyi olmuş daha tehditkar ve ayakları yere daha sağlam basan bir karakter yaratmışlar), onun dışında görünüşler, tavırlar, her şey kitapla birebir tutuyor.

Film aslında kitabın 150. sayfasından başlıyor gibi bir şey. Kitabı okurken ben "Neresi psikopat bu adamın ya?" diye diye okudum olaylar sonra patladı. Bu tarafından sevdim, filme hızlı bir giriş yapılıp karakterler, şirket, ilişkiler vs daha sonra ara ara anlatılmış. Senaryo olarak, olay örgüsü olarak çok iyi, kitabı okumasanız bile film sizi tatmin edebilir. Filmin kitaptan daha sansürlü olması çok doğal, asla kaldıramayacakları uyuşturucu ve alkolü ellemeden işi cinselliği kırpmakla halletmişler ki aslında mantıklı çoğu sevişme sahnesinin olayla zerre alakası yoktu zaten ama karakterin seks düşkünlüğünü yine de gösterebilmişler.


Oyunculuklar çok çok iyiydi. Zaten başrolde Nicholas Hoult olmasına ayrıca yükselmiştim. Warm Bodies'den beri çok seviyorum kendisini. Bu karaktere de fazlasıyla yakışmış çünkü evet karakter içeriden pisliğin teki ama dışarıdan son derece normal görünen, çok tehlike oluşturmayacak biri. Nicholas Hoult bunu çok daha üste çıkartmış. Kitapta tam olarak verilemeyen o sempati filmde var. Başına gelenlere daha çok üzülüyor, intikamını daha haklı buluyorsunuz böylece. Dışlandığı bölümlerde gerçekten haline acıyorsunuz.

Diğer karakterlerde de durum aynı. Rebecca biraz da üstünde de oynandığı için daha sağlam bir yer bulmuş hikayede. Trellick karakterine hayat veren Joseph Mawle de harikalar yaratıyor ama ben en çok kitapta çok fazla önemsemediğim, silik karakter Darren'ı canlandıran Craig Roberts'i beğendim. Filmde de silik, ezik bir karakter ama bunu çok güzel oynayıp, yerini tam olarak hissettiriyor. Baş düşman Parker Hall da Tom Riley ile çok daha üste çıkmış, onun dramını filmde tam olarak yansıtamadıklarını düşünüyorum, adam çok büyük bir tuzağın içine düştü bence biraz daha üzerinde durulabilinirdi. Kitapta dramı daha ayrıntılı anlatmışlardı ve haline gerçekten çok üzülmüştüm filmde ise çok üstünkörü geçiyorlar.

Bir çok kırılma noktası bölüm kitapta bana tam olarak geçmemişti çünkü karakterin kendisi bunu umursamamıştı ancak filmde biraz daha etkili oluyor. Amerikalılarla yedikleri iş yemeğinde Steven'ın çıkarttığı kavga gibi.



Filmini film olarak değerlendirirsek yönetmeni Owen Harris çok fazla sinema ile ilgili bir yönetmen değil ancak televizyonda Black Mirror'a uzanan bir kariyeri var. Çekimleri çok beğendim sansürü çok çok iyi kullanmış ve bu kadar sert bir hikayenin senaryoda yer alması gereken bölümlerini bile hem hissi kaybettirmeden hem de çok göstermeden halletmiş. Orada ne olduğunu biliyorsunuz, zaten rahatsız olmanız gereken sahneler ama gözünüze de sokulmuyor.

Bunun dışında en güzel tarafı da müzikleri. Sadece film içinde kullanılan müzikler değil, yönetimin gidip dinlediği, büyük hayal kırıklıklarına uğradığı çok fazla orijinal müzik vardı ve bunlar gerçekten çok iyi yapılmış (Aslında kötü yapılmış çünkü şarkıların zaten kötü olması gerekiyordu.) Film içinde kullanılan müzikleri de çok beğendim.

Filmin bir diğer güzel tarafı da kitap baş karakter tarafından anlatıldığı için bu hissi kopartmadan ilerlemeleri. Karakterin 4. duvarı yıkıp seyirciyle birebir konuştuğu sahneler, sorulan bir soruya kafasının içinden verdiği cevapla ağzından çıkanın farklı olması, hem iç dünyasını biliyor olmamız hem de dışarıdan nasıl göründüğünü bilmemiz güzel ayarlanmıştı. Dışarıdan bakan bir göz gibi olayları izleyemeyeceğimiz bir hikaye olduğunu kitap bölümünde söylemiştim, bu da filme çok güzel yansıtılmış.


Genel olarak yazıyı şöyle bir toparlarsak ofansif ve eğlenceli, komik bir hikaye okumak ve izlemek isterseniz kitap da film de size uygun. Kitabı okumanızı (size uygunsa) özellikle tavsiye ederim 90'ların sonunda İngiltere'deki müzik endüstrisinin inciğini cinciğini öğreniyorsunuz, müzisyenlerin nasıl tiplerle albümler yaptığını, çalıştığını görüp hallerine acıyorsunuz, müzik dünyasının yönetim katında neler oluyor biliyorsunuz üstüne de bunları bir psikopatın beyninden takip ediyorsunuz. Kitabını bir tık daha fazla beğenmekle birlikte ben kitaba da filme de bayıldım. Canınız böyle bir uyarlama maratonu yapmak isterse, listenize alabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları