Nisan Ayı Kitapları: Chuck Palahniuk Ayı II


 

Mart ayında başladığım okuma maratonunda Nisan ayında ufak bir sendeledim. Okumayı planladığım 4 kitap vardı: Tekinsiz, Gösteri Peygamberi, Uydurma Bir Şeyler ve Yanık Diller. Tekinsiz'i okurken iki iş geldiği için kitap biraz uzadı, bu ay konsantrasyonumda ve gözümde de biraz sorun yaşadım. Ay içinde bir kitap daha ekleyince plan biraz karıştı.

Nisan ayında 23 günde 1356 sayfa okudum. 3 kitabı bitirdim, birisi yarım kaldı.

Tekinsiz



Kitabın konusunu okuduğumdan beri çok merak ediyordum. Yazar inzivası için toplanan bir grup insanın yaşadıklarını anlatıyordu. Bu insanlar 3 ay boyunca eski bir tiyatroya kapanıp eserler ortaya koymak için bir araya geliyorlar. Senaryo, kitap, oyun vs. hepsinin kendi planı var. Kitapta hiçbiri birbirinin gerçek adını bilmiyor, lakapları var. Biraz yorucu bir kitaptı çünkü çok fazla karakter var ve kitabın anlatım sistemi şöyle: Gerçek zamanda geçen olaylar, bir karakterle ilgili bir iki sayfalık bir şiir ve o karakterin hayat hikayesi. Bütün kitap bu şekilde ilerliyor ve karakterleri zamanla tanıyorsunuz. Karakterlerin hayat hikayeleri genellikle takma adlarının hikayesi oluyor ancak o hikayeyi bilene kadar takma adları ve karakterleri aklımda tutmakta zorluk yaşadım. "İçindekiler" bölümü olmaması bence biraz kötü olmuş, okurken bazen bir karakterin bölümünü tekrar dönüp okumak istediğimde bütün sayfaları tek tek kontrol etmem gerekiyordu. Bu kitabı okurken konsantrasyon eksikliği yaşadığımı kabul etmem lazım. Daha sonra tekrar okumak istediğim bir kitap ama bunu Chuck'ın bütün kitaplarını (En azından bu kitabı yazana kadarki kitaplarını) okuduktan sonra yapmayı düşünüyorum çünkü her karakterin Chuck'ın kendi kitaplarını ya da sevdiği diğer kitapları temsil ettiğini düşünüyorum. Aziz Bağırsaksız karakteri kesinlikle Tıkanma kitabını temsil ediyor, Amerikan Güzeli'nin ise Görünmez Canavarlar'ı temsil ettiğini düşünüyorum. 

Kitabın sorunu, karakterlerin hikayelerini okuyana kadar onlarla bir bağ kuramıyor olmanız. Gerçek zaman akışında karakterler çok fazla öne çıkmıyor, sevip sevmeyeceğinize karar veremiyorsunuz ancak kendi hikayelerini okuduğunuzda onlarla bağ kurabiliyorsunuz.

Gerçek zamanda geçen olaylar ise yani aslında esas hikaye ise çok ciddi bir ilgi deliliği, sansasyon düşkünlüğü eleştirisi. Kimse o terkedilmiş tiyatroda kendi eserine odaklanmıyor, herkes oradan kurtulduklarında en mağdur kişi olmaya çalışıyor çünkü oradaki insanlar için esas hikaye kendilerinin kaçırılıp işkence görmeleri. Buradan kurtulduklarında bunun büyük bir hikaye olacağını, kitaplar yazılacağını, sinemaya uyarlanacağını ve bundan zengin olacaklarını düşünüyorlar. En mağdur olmak için hali hazırda ölü olan birisini bile suçlayabiliyorlar, sürekli kendilerine bir "esas kötü" arıyorlar ve işkence gördüklerini kanıtlamak için kendilerini parçalıyorlar. (Mecaz değil) 

Karakterlere gelirsek içerisinde çok iyi hikayeler var. Her biri ayrı bir kitap konusu olabilecek kadar iyi. Tabii ki bir kaç favorim var, karakterin kendisini çok sevmesem de İftira Kontu'nun hikayesi ayrı bir eser olarak çok büyük ilgi çekebilirdi mesela.

Gösteri Peygamberi



Yine daha önce okuduğum kitaplardan birisiydi, kesinlikle Chuck'ın en iyi kitapları arasında. Olay örgüsü ve anlatımı çok kuvvetli, karakterler çok iyi yazılmış ve Chuck'ın imzası olan bir çok noktayı barındırıyor. Bir hristiyan tarikatının üyelerinden hayatta kalan son kişinin biraz PR ile ülkenin en önemli din adamı haline gelmesini, kendisine müritler toplamasını, yükselişini ve çakılışını anlatan çok sürükleyici bir kitap. Orijinal adı Survivor olsa da bence harika bir isim konulmuş, Gösteri Peygamberi, Tender Brandson için mükemmel bir tanım.

Uydurma Bir Şeyler



Toplama öykülerden oluşan bu kitabı pek sevebildiğimi söyleyemem. Sanırım ben öykülerden çok romanlarını beğeniyorum. İçinde nedense fabl türünde çok fazla eser var. Chuck Palahniuk kitaplarında hayvanlar bile pek yokken öykülerinde bu kadar fabl olması ilginç geldi. İçerisinde çok güzel öyküler var ama bazılarını okurken fenalık geçirdiğim de doğru. "Neden Karıncayiyen Asla Ay'a Ayak Basmadı" hikayesi en sevdiğim oldu. Eğitim sisteminde zeki çocukların nasıl geri zekalıya dönüştüğünü anlatan güzel bir hikayeydi. Bu kitabın tamamını okumadım, diğer aylarda bölüm bölüm okuyarak bitirmeye çalışacağım.

Cehennem Azabı



Geçen ay okuduğum Lanetli kitabının devamı. Her ne kadar internette üçleme yazsa da bu son kitap. 13 yaşında cehenneme gönderilen Madison orada harikalar yarattıktan sonra bu sefer de bir ruh olarak dünyada mahsur kalıyor. Annesi ve babası onun ruhunun peşine düşmüş, bu arada ölmeden önceki hayatıyla ilgili bazı ayrıntılar da öğreniyoruz. Hepsi iyi hoş ama bence en bomba olay Madison'ın aktivist ünlü ailesinin yalan bir dini dünyaya yaymasıydı. İyilik-kötülük, cennet-cehennem ve peygamberik konumu oldukça güzel işlenmiş, en az ilki kadar eğlenceli ve ilgi çekici bir kitap. Madison'ın cehennem maceralarını biraz daha fazla sevmiş olabilirim yine de.


Anna Karanina ayında görüşmek üzere.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları