2020: Ayağa Kalkma Sanatı


Öncelikle bu klasik yeni yıl kararları yazısı değil. Her yıla aşırı umutlarla girip, bir sürü karar alıp ikinci haftasında unutan biri değilim ama 2019'un rezaletinden midir, ruhsal kalkınmadan mıdır nedir 2020 için harika umutlarla doldum taştım. 2020, azıcık insafın varsa yüzümü güldürürsün.


Önce biraz 2019'u gömelim birlikte. Ben 2012'den beri bu kadar sövülen bir yıl görmedim. Herkesin hayatının tepe taklak olduğu, mutlu anısını hatırlamakta zorlandığı, resmen başından sonuna sürüne sürüne geldiğimiz bir yıl oldu.

Şöyle özetleyeyim 2019 sonlarına doğru "2019'da en mutlu olduğunuz an neydi?" sorusuna uzun uzun düşünerek cevap verdim. Cevabım da şu; "Temmuz'da, yıldönümümüzde paraya kıyıp lüks bir otel odası tuttuk, şahane bir yemek yedik. Bütün yıl en eğlendiğim, en güldüğüm gün o gündü o günün sonunda da sarhoş olup oturup konuştuk, konuşurken ağladık ama en azından jakuzide ağladık."

2019'a girerken şimdiki kadar büyük umutlar, güzel geçecek hevesi falan yoktu. Yıldan tek beklentimiz mevcut borçları bitirip 2020'ye 0 borç ile girmekti. Yıl içinde biri 15 Bin, birisi 4 Bin olmak üzere iki borç daha eklendi üstüne bir de birlikte yaşadığım sevgilim işinden ayrıldı ve Kırklareli'nden Eskişehir'e taşındık. Çok uzun sürmese de işsizlik, ne olacağız?,taşınma gerilimi, yeni bir şehre taşınma stresi ile başladık yıla. Mart ayında, doğum günümde hayatının yegane amacı hayat enerjimi emmek olan annem sayesinde uzun bir depresyona girdim. Kendime güvenimin zerresi kalmadı, dünyanın en işe yaramaz, en beceriksiz, varlığı yokluğu bir insanı gibi hissettim kendimi uzunca bir süre. Hayatıma uzaktan baktığımda yapmak istediği hiçbir şeyi yapamamış, kendisinde yetenek olarak gördüğü kabiliyetlerin hiçbirini kullanamamış, bomboş bir hayat yaşayan birini gördüm sadece. Silkelenip kendime gelmek için de içimde hiçbir heves yoktu.

Tüm bunların üzerine bir de yıllar önce attığım tweetlerin şikayet edilmesi üzerine bir de mahkeme süreci başladı. Açılan dava tertemiz kapandı, oh be dedim, üzerine aynı tweetlerle başka bir dava daha açıldı, o da Şubat ayında.

Twitter demişken artık benim tahammülsüzlüğüm mü yoksa gerçekten insanlar mı fazlasıyla ruh emici bilmiyorum 10 yılımı geçirdiğim site artık işkenceye döndü ve benden beklenmeyecek bir performansla Twitter'ı bıraktım.

Yılın ilk yarısı böyle geçti, depresyon, insanlardan nefret, kendine inancını yitirmiş bir şekilde. İkinci yarısında ise bizi daha güzel günler beklemiyordu. Sevgilim Eskişehir'deki işinden ayrıldı ve 1 aylık işsizlik depresyonuyla boğuştu. Ankara'da iş buldu ancak taşınmamız için bir birikimimiz olmadığından ayrı yaşamaya başladık. Eskişehir'de, depresyonda ve artık sevgilimden de uzakta yaşamaya devam ettim.

Bütün gün yaptığım tek şey dizi, film, hatta Kısmetse Olur izlemekti. Beni durup kendime döndürmeyecek, düşündürmeyecek her şeyi izledim. Bütün yıl bu halimi gören canımın içi sevgilim, uzaklardan derdime derman olmaya çalışan Müjü'm günlerini beni gaza getirmeye adadı. Onlar beni gaza getirmeye çalıştıkça ben daha da içime kapandım, sözlerini "Boş teselli" olarak gördüm, hakkımda söyledikleri en iyi şeyleri bile duyamadım.

Yılın son aylarına doğru, artık iyice sürüne sürüne ilerlerken birden bir toparlanma gücü geldi. "Dibe vurmadan çıkamazsın" gibi bir şeydi sanırım. Oturdum, hiç adetim olmamasına rağmen yeni yıl kararları aldım.



Yıllarca resim yapmayı istemiş, sonunda kursa gidip çok da fena sayılmayacak bir seviyeye gelmiş ama devamını getirmemiştim. Hala gözümde, zihnimde yapılmak için can atan tablolar canlanır. Önceliğim tekrar resme geri dönmek olmalıydı.

2009'dan beri yazdığım, geçen sene 10. yılını dolduran bir bloğum var, evet maalesef 3 yıl hiç yazı girilmedi, sonrasında yılda bir iki yazıyla kaldı ama 2019'da özellikle de Twitter'ı bırakınca tekrar yazmaya başladığım bloğumla bu sene kesinlikle daha çok ilgilenecektim. Çünkü özellikle 2019'un ilk yazılarında eskisi gibi yazamadığımı, gücümü kaybettiğimi fark etmiştim ancak sonraki yazılar eskisi kadar iyiydi. Yazı yazmak kas gibi bir şey, bırakınca köreriyor ancak tekrar tekrar yazdıkça eski gücüne kavuşuyorsun. Bu yüzden bu seneki kararlarımdan birisi de bloğa mümkün olduğunca çok yazı girmek.


Her senenin sonunda, yıl içinde en fazla 1-2 kitap okumuş olmaktan çok dertlenip ve kendimi daha çok okumaya motive etmeye çalışıyordum ama bunu bu sene sistemli bir şekilde yapmaya karar verdim. İlk hedef, çok da zorlanmayacağımı düşündüğüm "Günde en az 50 sayfa" hedefi. 100 sayfa ile başladım ama kendimi tanıdığım için eğer bir iki gün üst üste bu 100 sayfa hedefi tutmazsa motivasyonumun düşüp bırakacağımı düşündüm. 50 şimdilik iyi gidiyor. Bir de biraz da bu senenin umutlu havasından olsagerek kendime "İkinci şans kitaplığı" yaptım. Geçmiş senelerde okumaya başlayıp bir şekilde devam ettirmediğim kitapları bu sene bitirmek istiyorum. Bir çoğunu kitaptan sıkıldığım için değil okuma motivasyonsuzluğundan bırakmıştım. O kitaplara bu sene ikinci bir şans vermek istiyorum.

2020'ye girmeden önce kendime Bi'Film Ajandası aldım, bu sene diziden ziyade film izlemek istiyorum. Her güne bir film önerisi olan bir ajanda ama tabii ki önerilen her film size %100 uyacak diye bir şey yok. Bu ajandayı biraz da farklı ülke filmlerini de görmek için aldım. Film izlemeyi çok sevsem de ABD ve İngiltere ile sınırlı bir izleme arşivim var. Dünya sinemasında bir film çok öne çıkmadıkça ben gidip arayıp bulmam. Ajandadaki filmler de biraz kıyıda köşede kalmış, dünya sinemasından önerilerle dolu. İleriki yıllarda da başvurabileceğim bir kaynak.

Bunun yanı sıra geçtiğimiz senelerde çok düşük bir seviyesinde başladığım mobil uygulama yapımını bu sene daha da ilerletmek istiyorum. 2019 içinde bir Udemy kursu satın almıştım ancak bilgisayarım kursa devam etmeme yetmedi, ben de formatıyla vs ilgilenmedim. Bu sene bilgisayarımı da buna hazır ederek mobil uygulama yapımına başlamak istiyorum. Geçen seneki bir hayalimdi ileride bir şirket açmak. Hayalimdeki şirket için yolum baya uzun ama ilk adımları atmak da bir geri kalmışlık değil.

Bu listeye dil öğrenmek, gezmek vs gibi klasik yeni yıl kararları girmedi çünkü başında da dediğim gibi bu klişe bir yeni yıl kararları listesi değil, ayağa kalkma çabası.

Şimdi bunlar düne kadar yazacağım kendi içimde ayağı çok yere basmayan boş umut temennileriydi. Dün şahane bir şey oldu. 2020 için boş umutları biraz daha gerçekçi kılan bir şey.


Ayşe Özyılmazel'in gönderisine yaptığım yorumdan sonra kendisi bloğuma girmiş (2019'da az da olsa yazmanın faydaları, girip 2015 yazılarıyla da karşılaşabilirdi.) storysinden paylaşınca hem instagram hesabıma hem de bloğa fazlasıyla giriş oldu. Şöyle söyleyeyim; Geçen ayın girişi kadar bir günde giriş aldım. Sayılar vs. bir yana bir yandan da çok mesaj atan oldu. Ben övgülere çok karşılık veremeyen biri olduğum için en fazla teşekkür ederim yazıp tatliş bir emoji koysam da mesajların beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam. Bu yazıyı okuyacak bir çok kişi de dün gelenler olacaktır. Tam bu kararları almış ama içimde hala kendimi işe yaramaz hissederken çok sevdiğim bir yazardan (Paylaştığı için söylemiyorum bloğumda kendisiyle ilgili fazlaca yazı var.) böyle bir destek almak, daha sonrasında görüp, gelip, okuyup bana mesaj atan herkes bu yılla ilgili, kendimle ilgili umudumu arttırdı. Öyle yeni yıl havasında boş bir umut olmaktan çıkarttı. Tekrar hepinize çok teşekkürler. Umarım 2019 nasıl toplu katliam senesi olduysa 2020 de hepimiz için şahane geçer.

Bunu güzel bir şarkıyla da taçlandıralım:

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları