Seren Serengil ve İçindeki Yanlış Erkek Mıknatısı




Dün Seren Serengil-Yaşar İpek'in boşanamaması gündem olmuş ben haberi daha sonra gördüm. Gram şaşırdım mı? Asla çünkü Seren Serengil 50 yaşına geldiği halde hala ısrarla akıllanmayan bir kadın. İçindeki maço sevgisini yediği hiçbir kazık dindiremedi, hayalindeki mükemmel erkeğin o maçolar olmadığını bir türlü göremedi.

Bugün çıkıp 2 yıldır şiddet gördüğünü iddia ediyor, iddia demek zorundayım ama inanmadığım anlamına gelmiyor. Yaşar İpek gibi erkeklerin şiddet uygulamaması şaşırtıcı olurdu*. Kendisi röportajında "Kadınlar beni örnek almasın." dediği ve hatasını da kabullendiği için daha çok deşmek istemiyorum ama bir aşamada kıskanılmanın, şiddetin sevgi gösterisi olmadığını anlaması gerekiyor. "2 yıldır şiddet görüyorum" diyor ancak birlikte katıldıkları bir magazin programında Sıla'ya akıl vermekten geri kalmıyor. Şiddet gördüğü adamın bir de madde bağımlısı olduğunu iddia ediyor, üstüne de bu adamdan çocuk yapmak için tedaviye başlıyor, çocuk sahibi olmaya çalışıyor ve bütün o zahmetli süreçten sonra hamile kalıyor.



Seren Serengil'in en büyük sorunu (En azından aşk hayatında) karşısındaki adamı kafasındaki adam yapabileceğine olan inancı. Erkekleri oyun hamuru gibi görüyor büyük bir ihtimalle ve onları şekillendirebileceğine, istediği kıvama getireceğine inancı yüksek. Baya baya erkeklere hammadde muamelesi yapıyor. Bu sadece Seren Serengil'in yaptığı bir hata değil, aslında pek çok kadın için hastalık. Bir nevi "Hasarlı malları" alıp onları "düzeltip" taktir görmek istiyorlar. Ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar, yapılması gereken fedakarlıktak çok daha fazlasını yapıyorlar ama sonuç hüsran. Ondan sonra da "Şunu yaptım, bunu yaptım, onu da yaptım, onun için yaptım." deyip yakınıyorlar. Yapma! Kimse senden bu kadar özveri istemedi ki, tamamen kendi isteğinle girdin hatta özellikle tercih ettin sırf "Senden önce şöyleydi, bak şimdi böyle oldu." taktirini kazanmak için hayatını yiyen kadınlar var.

Kendi kendine durup "Neden her şey benim başıma geliyor?" diye düşünüp ağladığına çok eminim. Sence neden? Yani neden olduğu son derece açık ortada. Yıllardır çocuk sahibi olmak istediği bilinen bir gerçek, bir kaç kez düşük atlattı hatta bir çocuğu ölü doğdu, bunlar büyük travmalar bir kadın için ama sırf çocuk sahibi olmak için önüne gelen ilk sperm bankasına nikah kıyması şart değildi. Uyuşturucu bağımlısı ve şiddet eğilimli bir babanın babasızlıktan daha iyi olacağı fikrine nasıl kapılabilir bir insan? Bugün evlat edinmek istese hangi kurum Seren Serengil gibi bir kadını geri çevirir? Bekletir? Babasını genç yaşta kaybetmiş olması belki babasız çocuk büyütme konusunda kendisini korkutuyor olabilir ama Yaşar İpek mi? Gerçekten mi? Olaylar bu raddeye geldiğinde "Çocuktan feragat etsin istiyorum." dediğine göre aslında babasız büyütme fikrine çok da uzak değil demek ki.


Çocuk sahibi olmak isteyen bir kadını eleştirecek halim yok, hakkında öyle bir çok yorum da gördüm. 50 yaşına geldi bu saatten sonra yapsa ne olacak? Çocuğu da olmayıversin gibi bir çok yoruma denk geldim. Nasıl ki çocuk yapmak istemeyen kadınlara baskıya karşıysam bunu isteyene baskıya da aynı şekilde karşıyım ama kadınların çocuk fikrine baba adayından fazla odaklandığı zamanlar büyük bir sıkıntı. Çocuk sahibi olmak demek ömür boyu birisiyle asla koparamayacağınız bir iş ortaklığı demek. Sevgilinden ayrılmak ya da boşanmak gibi bir şey değil. Ayrılırsın ve bir daha istemezsen yüzünü bile görmezsin, bir yerden sonra varolduğunu bile unutursun, kimse de sana ayrıldıktan sonra hala iyi bir ilişki yürütmüyorsun diye laf etmez ancak çocuğunun babasıyla işler böyle değil. Tamamen insani ve normal,medeni bir boşanmadan sonra bile iki tarafı da zorlayan bu deneyimi bir de kanlı bıçaklı ayrıldığınız eski eşinizle deneyimlemek ister misiniz gerçekten? Kimse boşanmak için evlenmez, kabul ama en azından çocuğunuzun babasını seçerken daha seçici olun ya da babası hiç olmasın, hepimizin böyle bir seçeneği var, neden değerlendirmeyelim? Neden sırf anne olmak istediğimiz için kalan hayatımızı bir dangalağı çekerek geçirelim? Söylediğim şeyler muhteşem Türk aile yapısına asla uymuyor ama o harikalar diyarı Türk aile yapısına neler uygun sayalım mı? Şiddet, ensest, taciz, tecavüz, aldatma, hakaret. Bir çocuğu yetiştirmek için harika bir ortam.

Hemen hemen bütün kadınlar şiddetten, ayrımcılıktan, yasaların yetersizliğinden şikayet ediyor ama hala gidip bu adamlarla evlenip onların çoğalmasına, çocuklarına örnek olmasına önayak oluyorsunuz, yapmayın. Bırakın soyları böyle böyle kurusun. Siz görücü usulü evlendirilen muhafazakar aile kızları değilsiniz, seçme şansınız var ve seçe seçe bunu mu seçiyorsunuz? Gün gelecek ve Türk kadınları artık bu maçoları seksi, sahiplenen, delikanlı falan bulmaktan vazgeçip hepsinin birer hanzo olduğuna ikna olacak ve bu hanzolar da hanzolukları prim etmediği için yalandan da olsa, numara da olsa insan taklidi yapmak zorunda kalacak. Doğanın kanunu budur, her organizma varlığını sürdürebilmek için şartlara ayak uydurmak zorunda.

*Güncelleme

Yaşar İpek'in olay sonrası röportajını izledikten sonra biraz kafam karışmış olabilir. Çok tanıdığım birisi değil ama türkücü tayfadan olması kendisine önyargılı olmamı sağlamış olabilir. Kendisinin iddiası şiddetin olmadığı ancak benim henüz dinlemediğim ses kayıtları varmış ve bunlar şiddet kanıtı olarak geçiyor. Kendisi bu kayıtları kabul ediyor yani küfür ettiğini, hakaret ettiğini kabul ediyor ancak şiddetin kesinlikle olmadığını ısrarla vurguluyor. Şiddet kısmı benim için de biraz karışık çünkü şu olaylara kadar her gün canım kocam canım kocam diye fotoğraflarını atıyorlardı, birlikte davetlere, programlara katılıyorlardı. Şiddet gören bir kadının psikolojisini tam olarak anlamadığım ve bilmediğim için ben yine de kadın beyanı tarafında durmaktan yanayım. (Yaşar İpek'in röportajı burada, Seren Serengil'in röportajı burada.) İzleyip siz karar verin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları