9. Yılında Pucca: Peki Ya Şimdi? (Erkek Nefreti Garantili)


Pucca ile ilk tanıştığımız günü hatırlıyorum. 2010 yılında girdiğim üniversiteye giriş sınavından sonra eve dönerken alıp aynı gün bitirmiştim. Bu aynı gün bitirme hadisesi sonraki kitaplarda da devam etti. Hala yayıncısı neden ayraç yapıyor çok anlam veremiyorum. Seri 9. yılında 7. kitapla devam ediyor, sonu gelecek gibi de değil çünkü ilgi asla azalmıyor. Bu sefer kitap daha ön satışlarda bitti ve ikinci baskıya girdi. Ben de ön satıştan almadığıma pişman olacak kadar bekledim.



Öncelikle biraz Pucca'dan bahsedelim çünkü 7 kitabı, her kitapta bilmem kaç baskısı, bir filmi ve bir tiyatro oyunu olduğu halde hala hem kendisine hem okuyucularına hakaretler devam ediyor. Hayır sanırsın Pucca'yı boklayan adam günde 3 kitap okuyor, bütün dünya klasiklerini devirmiş, yeraltı edebiyatının dibini sıyırmış da kitap kalitesi hakkında bilirkişi. Ben Pucca'yı ilk günden beri çok seviyorum ve bu hiç değişmedi. Yani 2010 yılında 19 yaşında ergenken de seviyordum, bugün 28 yaşında eşek kadar bir kadınken de seviyorum. Hala kitabı çıktığı gibi almak istiyorum, koştur koştur kitapçıya gidiyorum, bir an önce okumaya başlıyorum ve aynı gün bitiriyorum. Hala çok gülüyorum, çok sinirleniyorum, çok üzülüyorum, kahkaha atıyorum yani hayatımda görmediğim ve donanımı hakkında gram fikir sahibi olmadığım bir sığırın kalitem, zekam, zevklerim hakkındaki yorumlarını umursamaktan ışık yılı uzaktayım.


Pucca'yı bir önceki kitabında Osi ile evlenirken bırakmıştık, bu kitap ise evliliği ve hamilelik dönemini anlatıyor ve Batı'nın doğumu ile bitiyor. Öncelikle kitapla ilgili şunu itiraf edeyim 7 kitap arasında en sinir olarak okuduğum buydu. Pekmez'den Erik'e, Ceri'sinden bilmem kimine hepsinin uyuz olduğum tarafları oldu falan, tamam ama bu Osi'nin sığırlıklarını kudurarak okudum. Pucca sanırım bu kitabı elimizdekinin kıymetini bilelim diye yazmış. Sevgilisi olan sevgilisi bu kadar öküz değilse fazla laf etmesin, yalnız olan da haline şükretsin istemiş muhtemelen. Osi'yi Pucca'dan dolayı takip ediyorum, aslında tatlı sevimli de biri ama arkadaş insanın mallıkta bir sınırı olur, "Bu kadar odun olmayayım ya" dediği bir aşama olur ama yok. Okurken yanımda olsa her mallığında kitapla ağzına iki tane çakardım herhalde. Osi herhalde şu an çoğu okuyucu için Pucca'nın üvey babasından bile daha çok nefret edilen kişidir çünkü bu sığırlıkları hamilelik döneminde yapıyor. Hamilelik yaşamış ya da hamile kalmayı düşünen kadınlar şu an Osi'yi hedef tahtasına koyup bıçak atsa haklı.

Takip edenler Pucca'nın doğumdan sonra büyük bir depresyon geçirdiğini biliyor. Trikotillomanisi yıllar sonra tekrar artmış, kurtulmak için kız kıza yurtdışına gidip bir güzel linç yemişti. O zaman tabi biz bunu hormonlara bağlamıştık da belli ki bu depresyonda hormonlar kadar Osi'nin de payı var. (Aşırı sinirliyim Osi'ye daha yeni bitti kitap. :) )



Yaşarken hiç komik olmayan ama okurken güldüren bu kitap diğer 6 kitaptan biraz daha ayrı bir yerde duruyor benim için çünkü artık yaşadığı hayata daha çok odaklanan bir Pucca var ki bu güzel. Geçmişinin yüklerinden kurtulmuş ve daha az acısını hissediyor. Biraz daha olgunluk dönemi kitabı gibi ama bundan tam da emin değilim çünkü kitap hamilelik dönemini anlattığı için o çok sevdiğimiz sarhoş Pucca hikayeleri yok. Yine büyük drama queen'likler var hele ki Pucca dramasının hamilelik hormonlarıyla birleşimi çok komik hikayelere imza atmış ama genel olarak daha durgun. Pucca'nın sarhoşluk hikayelerini okumak komikti de Pucca hamileyken Osi'nin sarhoşluk hikayelerini okumak o kadar komik olmuyor aksine daha önce uzun uzun, hakaretlerle anlattığım gibi bir nefret uyandırıyor. Bu arada nefret ettiğiniz tek kişi de Osi olmayacak. Ben o domatesçi teyzeden de en az Osi kadar tiksindim. Hamile kaldığımda koca bir SANA NE LAN YARRRRRAAAM pankartıyla dolaşacağım sanırım.

Kitap yine de eğlenceli ama artık Pucca kitaplarının büyük bir handikabı var. İlk kitaplarda biz Pucca'nın hayatını kitaplardan takip ediyorduk Twitter'da özel hayatına çok fazla girmiyordu ancak artık kitap bizim takibimizin gerisinde kalıyor. Dolayısıyla artık ne olmuş diye değil nasıl olmuş diye merak edip okuyoruz bu da işin heyecanını biraz kaçırıyor. Bunun bir sebebi de Pucca'nın bu arada kitap yazacak vaktinin olmaması tabii ki, biraz daha sıcağı sıcağına çıksaydı bunu çok yaşamayabilirdik ama sayfa sayfa ASLA BAKICI OLMAYACAK yazdığında "hahahaha Nana" diyorum, okurken haliyle minik bir kopukluk oluyor ya da Osi'ye olan aşkını anlatırken boşanma aşamasında olduklarını bilmek biraz uzaklaştırabiliyor. Bunda yüzünü göstermiş olmasının vs. hiç alakası yok, keşke anonim kalsaydı falan gibi bir düşüncem yok sadece ya kitaplar daha hızlı çıkmalı ya da sosyal medyada hayatıyla ilgili detayları çok bilmemeliyiz.


Sonuç olarak bir Pucca kitabının daha sonuna geldik. Her zamanki gibi çabucak biten, eğlendiren, güldüren, sinirlendiren (belki diğerlerine göre biraz daha fazla) bir kitap olmuş. Beni bu kitaptan çok 9 yılı devirmesi, diğer kitapları kimlerle hangi şartlarda okuduğum gibi ayrıntıları hatırlamak etkiledi. Bir önceki kitabı sevgililer günü hediyesi olarak alıp imza olarak kendi adını veren mal sevgilim hediye etmişti mesela. 2. ya da 3. kitabı depresyonda evden çıkmadığımda moralim biraz düzelsin diye alıp gelen arkadaşım şu an hayatımda yok ve aklıma geldikçe içimde patlayan bir nefret var. Yine depresyona girip internetsiz, telefonsuz, kimseyle konuşmadan etmeden sadece bira içerek hayatta kaldığım bir kaç ayda yaptığım en verimli aktivite o zamana kadar çıkmış bütün kitapları kitaplığımdan indirip tekrar tekrar okumam olmuştu. Umarım bundan sonraki kitaplar Pucca'nın aşırı mutlu, şahane hayatını yazar, ben de bu şahane hayatını anlattığı kitabı mutlu mesut okurum.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları