Kitap: Okumak, Dokunmak, Dinlemek

Günümüzde teknoloji geliştikçe bazı şahane fikirler de hayatımıza giriyor. Son 10 yılda en çok değişen şeylerden birisi de kitap. Artık kitap deneyimi çok farklı boyutlara ulaşmış durumda, hepsini denedim, hepsiyle ilgili bir yorumum var.

Öncelikle bir kitap fetişistiyseniz bu yazı size göre değildir. Kitap fetişisti olup olmadığınızı bilmiyorsanız şu mini testi yapalım;




Kitap Fetişisti Misiniz?
1- Kitaplara dokunmayı severim.
2- Kitapların kokusunu severim.
3- Kitaplara dokunmadan ya da kokusunu almadan okuma zevki yaşayacağıma inanmıyorum.
4- Evimeki kütüphanede sevdiğim sevmediğim, okuduğum okumadığım yüzlerce kitap var.
5- Taşınırken en çok koli gerektiren şeyler kitaplar.
6- Kitaplarımı bağışlamak ben hayattayken bir seçenek değil.
7- Kitabımı bir tanıdığım ile paylaşma konusunda çok isteksizim.
8- Kitaplığımda sadece gerçekten saklamak istediğim kitaplar olsaydı (Özel basımlar, imzalılar, tekrar tekrar okuduklarım) kitaplığımın yarısı boş olurdu.
9- Kitaplarımı ödünç alan arkadaşlarımı tuttuğum bir listem var ve peşlerine düşerim.
10-  e-kitap ya da sesli kitap kullanıcılarını kitap okumuş olarak görmüyorum.

Puanlama: 10 sorudan 7 ve üstü size uyan varsa, geçmiş olsun. Kitap fetiştisiniz.

Bir grup insan daha e-kitabı bile kabullenememişken hayatımıza bir de sesli kitap girdi. Önce Storytel ile başlayan bu yenilik artık başka marka ve uygulamalarla da karşımıza çıkıyor.

Kendi deneyimlerimle baskı kitabı, e-kitabı ve sesli kitabı kısa kısa değerlendireyim.




Baskı kitap
Günümüzde hala en çok pazar payına ve kullanıcısına sahip kitap türü. Şu an en yakın rakibi E-kitap. Her ne kadar ülkemizde okuma oranı ve dolayısıyla kitap satışı çok düşük olsa da dünya genelini de düşündüğümüzde artık insanlığın bırakması gereken bir alışkanlığı. Baskı kitap demek kağıt demek, büyük bir atık demek, evde yük demek. Bir kitabın baskısını okumayı tercih etsem bile sahibi olmayı çok tercih etmemeye başladım. Merak ettiğim, okumak istediğim pek çok kitap var ve bunların hepsine sahip olmak, hepsine kütüphanede ya da evde yer bulmak beni artık çok geriyor. Aynı zamanda da biraz vicdan azabı. Yeni bir kitap çıkmış ya da sizin bu aralar çok ilginizi çeken bir eski kitap var. Kısaca bir kitabı okumak istiyorsunuz. Kütüphanenizde hala okunmayı bekleyen ama o sırada çok ilginizi çekmeyen kitaplar siz alışveriş yaparken gözünüze batıyor. "Önce bir beni okusaydın." diye ağlıyorlar resmen. Bu durumda ya alışverişinizi erteleyecek o kitabı okuyacaksınız, ya merak ettiğiniz kitabı alıp okuyup bittiğinde size ağlayan kitabın yanına koyacaksınız ya da hem kitabı almayıp hem de o kitabı da okumayacaksınız. 

İşin içine maddi boyutu da girince o ağlayan kitaplar hep merak ettiğinizi yeniyor çünkü kabul edelim, ülkede kitap okumak ucuz bir zevk değil. Kampanyalarla ucuza getirdiğiniz minik alışverişleriniz sizi mutlu etse de evinizde henüz okumadığınız kitaplar varken yenilerini almak biraz vicdan azabı yaratıyor.

Ben bile kitaplarımı çoğu zaman yük gördüğüm halde onları bağışlamak konusunda çok istekli değilim ama arkadaşlara vermek konusunda aşırı rahatım. Bu bazen aynı kitabı ikinci kez almak anlamına geliyordu eskiden ama artık verilecek kitaplar-verilmeyecek kitaplar olarak net bir ayrımım var. Zaten çoğu bağışlanacak kitaplar da değil, kütüphanelerde yer alması gereken temel eserlerden oluşan bir kitaplığım yok. Şöyle bir baktığımda bir kısmından da asla ayrılmak istemediğime eminim ama zaten maksimum 2 koli, hadi taş çatlasın 3 koli ettiği için ve hala tek kitaplığa sığabildikleri için bunu bir sorun olarak görmüyorum. Arada, temizlik günü geldiğinde "Neden bu kadar kitabım var?", "Hala okumadığım bu kadar kitabım neden var?" diye darlanıyorum. 

Hala okumadığım bu kadar kitabım neden var? Çünkü çoğu hediye geldi ya da bir şekilde ondan bundan kaldı. Yani zaten başında o kitabı ben almamıştım. Aşırı gaza geldiğim bir kaç TÜYAP kitap fuarı kitaplarım da yok değil hani, bazen dizerken arada ayraçları görüyorum. Bunları bir ara illa ki okurum. Geçen sene bu kaderi paylaşan kitaplardan ikisini okudum mesela. Bu sene de devam ederim gibi ama yılbaşında aldığım kitap okuma kararı çok iyi gitmiyor. Seneye kısmet diyelim.


E-Kitap
E-kitap bu sene tanıştığım ve aslında baya beğendiğim bir sistem oldu. Öncelikle bir e-kitap okuyucu edinmedim çünkü gereksiz çok pahalılar. Tabletimi ve Google'ın Kitaplık'ını kullandım. Bir e-kitap okuyucu ile kıyaslamam mümkün değil (Denemediğim için) ama tablet ve Google işimi gördü diyebilirim. Göz yorulması sorunu yaşamadım, uygulamanın kağıt renkleri ve ekran parlaklığı ayarlayarak sunduğu bazı çözümler var. Daha rahat bir okuma yaptım çünkü sayfanın sağında farklı solunda farklı pozisyonda yatmama gerek yoktu ama buna rağmen nedense daha yavaş okudum. Baskısını okusam aynı gün içerisinde bitireceğim kitabı 4 günde bitirdim. Bunda neyin etkili olduğu konusunda da hiçbir fikrim yok. Daha mı yavaş okudum?, Daha çabuk mu bıraktım?, Bıraktıysam neden bıraktım? bilmiyorum. Bu yüzden bu okuma yönteminde sayfa sayısı 250'i geçen kitapları çok tercih etmiyorum.

E-kitap ile ilgili en büyük sıkıntı (Google Play kullandığımı tekrar hatırlatayım) çok fazla kitap seçeneğinin olmaması. Zaten yılın başında bir kitap listesi yapmıştım kendime. O sene okumak istediğim kitaplar belliydi. Hepsini tek tek aradım ve çok az bir kısmına ulaşabildim. Bir kaç yayınevi ellerindeki kitapların neredeyse hepsini uygulamaya koymuş ancak hala sayıları çok çok az. Türkçe içeriği çok dar. Yayınevlerinin bu fikre balıklama atlayacağını düşünüyordum oysa ki. Baskı parası yok, depolama yok, ulaştırma yok, satıcılarla anlaşma yok, kitabımı öne çıkarıyorlar mı çıkarmıyorlar mı yok. Bir kere koyuyorsun ve kafan rahat. Okumak istediğim bir kitap olduğunda önce Google üzerinde olup olmadığına bakıyorum artık. Baskıdansa önceliğim e-kitap.

Fiyatlara gelecek olursak burada da bir hayal kırıklığı yaşadım. Yine bahsettiğim artılara bakılacak olursa (Baskı parası, depolama, satış yapana kar) e-kitapların baskı kitaplardan daha ucuz olacağını düşünmüştüm. Uygun fiyata kitap aldım, almadım değil. Mesela Kürk Mantolu Madonna'yı 1,77 TL'ye aldım. Şahane bir fiyat ama diğer kitaplar bazen baskısından pahalıya geliyordu. Baskı kitaplarda sürekli olarak müthiş kampanyalar yapılıyor. 40 TL'lik kitabı 15 TL'ye alabiliyorsunuz. E-kitaplar ise çoğu zaman sabit. Fiyat farkı da buradan doğuyor. 

Gelişmeye açık olan e-kitabın faydaları ise tabii ki öncelikle kitap yükü oluşturmaması. Tabletinizde ya da e-okuyucunuzda 1000 kitap bile olabilir, bu size asla yer ihtiyacı doğurmayacak yani en azından evinizde. Tabletiniz bu durumdan çok hoşlanmayabilir. Bunun yanı sıra bütün kitaplarınızı yanınızda taşıyabiliyorsunuz. Ben aynı anda bir kaç farklı kitap okuyan birisi değilim, tavsiye edilen bir okuma türü olsa da başladığım işi ne kadar kısa sürede bitirirsem kendimi o kadar iyi hissediyorum. Dolayısıyla bu madde beni en fazla bir kitap bittiğinde diğerine hemen başlayabilme olarak etkiliyor ama çoklu okuma yapan biriyseniz çantanızda 3-4 kitapla dolaşmak yerine sadece okuyucunuzun ya da tabletinizin olması yeterli oluyor.

Kitaplardaki sözleri çizebiliyor ve bunlara rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Kitap üzerinde işaretleme yapmak benim çok sevdiğim bir şey değil. Yapana da ayrıca uyuz olurum ama bu aynı zamanda sevdiğiniz sözlerin de uçup gitmesi anlamına geliyor. E-kitap'ta bunu gönül rahatlığıyla yapabiliyorsunuz ayrıca sayfa sayfa işaret de aramıyor, bir başlık altında hepsine ulaşabiliyorsunuz.



Sesli Kitap
"Merak ettiğim çok kitap var, bunları alacak bütçem yok, sıra bunlara ne zaman gelir belli değil." derdiyle "Ya bir deneyeyim ne olacak?" diye girdim Storytel'e. Storytel'in en büyük avantajı sabit bir aylık ödeme karşılığında size bütün kütüphanesini açıyor olması. İlginç bir şekilde kitap arşivi Google Play'den iyi. Oysa ki onların işi daha zor. Bunları seslendirip, düzenleyip, öyle kullanıcıya sunmak zorundalar. Buna rağmen (Belki benim ilgi alanıma daha yakınlardır.) arşivleri çok geniş, istediğim hemen hemen bütün kitaplar var.

Şimdi daha e-kitabı kitap okumaktan saymayan bir kitle varken işin içine sesli kitap girmesi işleri baya karıştırıyor. Öncelikle şunda anlaşalım; Kitap okumak, bir göz yorma eylemi değilir. Kitabın içeriğini edindikten sonra, edindiğiniz yöntem bence gereksiz bir ayrıntı. Özet okumak ile anı şey değil, özet okumayı kitap okumak sayamıyorum hala maalesef. Sesli kitapta, kitabın tamamına hakim oluyorsunuz, satır satır. Size vakit kazandırıyor çünkü kitap okumaya hiç müsait olmadığınız bir zamanda bile kitabı dinleyebiliyorsunuz. Toplu taşımada tıkış tıkış giderken baskı kitap açıp okumak akıllıca bir fikir değil ancak kulaklığınızı takıp kitabı dinlemenize bir engel yok. Aynı şey araba kullanırken de geçerli ya da okuma lambanız yokken uyumaya çalıştığınızda. Hatta ben, ev işi yaparken bile müzik yerine artık sesli kitap dinliyorum. 

Kitap okuma oranıyla bu kadar dertlendiğimiz ülkemizde en azından kitabın içeriğine ulaşan insanları bence takdir etmeliyiz. "Ama onlar kitap okumuyorlar ki" diye dövünmenin manası yok. Okumuyorlar ama ne yazdığını biliyorlar. Dediğim gibi kitap sadece bir göz yorma eylemi değil, okumuyorlar ama ne anlattığını can kulağıyla dinliyorlar. İçerikten bihaber olmalarından çok daha faydalı. 

Peki ben bunu nasıl değerlendiriyorum? Yılbaşı kararları arasında kitap okuma kararı vardı biliyorsunuz ki, karantina sürecinde 1 sayfa bile okumadığım düşünülürse bu hedefe ulaşmam imkansız. Zaten 100 kitaptan 50 kitaba indirdim bile çoktan, ona ulaşacağım da meçhul. Ayrıca bir de ortalama günlük asgari okuma hedefim vardı; 50 sayfa. Ben Storytel'de dinlediğim kitapları günlük okuma hedefine katmıyorum ancak biten kitabı okunmuş kitap hedefine dahil ediyorum. Sonuçta o kitabın ne anlattığını satır satır biliyorum, ben o hikayeyi dinledim ya da o farklı bakış açısını aldım, kendime anlattığı her ne ise onu kattım. Kitap okumaktaki temel amaç da zaten bu değil mi? O zaman günlük asgari okuma hedefime neden katmıyorum? Çünkü kaç sayfa okuduğunu bilmiyorum. Storytel bu konuda bence biraz eksik. Keşke okuyucunun kaçıncı sayfada olduğunu da görseydik. 



Biraz Storytel özelinden konuşalım o zaman. Benim 16 GB hafızasıyla hayata tutunmaya çalışan dandik telefonumda bile çok güzel çalışıyor. Dediğim gibi arşivi benim için geniş. Şimdiden pek çok kitap kütüphanemde ekli, dinlenmeyi bekliyor. Program ve oynatıcısı gayet kullanışlı. Aylık 30 TL gibi makul bir ücreti var. Ben şu an 1 aylık deneme paketinde, ücretsiz olarak bir kısıtlamaya uğramadan kullanıyorum. Netflix gibi düzenli devam etmeyi düşünmüyorum ama bir kaç ayda bir üyelik yenilemek gibi bir planım var. Yani denemem bittiğinde üyeliği yenilemeden sonlandırmayı, bu arada baskı kitaplara dönmeyi, bir kaç ay sonra ise tekrar üyeliği yenilemeyi düşünüyorum. Bunda benim hayat tarzım etkili. Benim günüm yollarda geçmiyor, kitap okumaya vakit bulamıyorum gibi bir bahanem yok, bildiğiniz gibi karantina benim olağan hayatım o yüzden bu uygulamaya düzenli ihtiyacım yok. Kendime böyle ara ara alacağım minik bir hediye gibi kullanacağım çünkü arşivi geniş desem de Türkçe olarak erişilemeyen ve deli gibi merak ettiğim, öncelik vereceğim bazı kitaplar var. Biraz seslendirmenlerden bahsedelim. Özellikle Murat Eken'in sesinden Selçuk Aydemir kitaplarını dinlemek büyük keyifti. Şimdi İbrahim Selim'in sesinden bayadır okumak istediğim, merak ettiğim "Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı" kitabını dinliyorum. Mert Fırat'lı Kürk Mantolu Madonna da en çok beğenilenlerden birisi olmuş ancak daha ona gelemedim. 

Storytel uluslararası bir firma olduğu için bünyesinde pek çok İngilizce seslendirilmiş kitap da var. E-kitap formatlarına da yer veriyor. Bunu dil geliştirmek için kullanan çok kişi olduğunu da duydum ancak bu da henüz denemediğim bir şey. 

Storytel aklınıza yattıysa size minik bir ipucu vereyim. Uygulamayı indirip üye olduğunuzda size 14 günlük bir deneme süresi ve yanılmıyorsam 35 TL'lik bir ödeme planı sunuyor ancak web sitesi üzerinden üye olursanız 30 gün ücretsiz deneme süresi ve aylık 30 TL'lik ödeme planı var. En azından deneme süresinden bir faydalanın derim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları