Mars Grup Yapımcılara Karşı: Film çekmezlerse sektör mü çökecek?



Aşırı sinemasever ve sinemaya gitmeden yapamayan bir halkmışız gibi başlayan savaş o kadar anlamsız, bir o kadar da "Rantçılığın Bedelleri" tezi ki konudan bağımsız olarak incelenmesi lazım.

Mars Grup ve Türkiye'nin en büyük 5 yapımcısını karşı karşıya getiren konu merakla beklenen filmlerin vizyon tarihini erteletecek kadar ileri gitti. Yapımcılar haklı, seyirci haklı, Mars Grup da bir yere kadar haklı.

Peki bu savaşın sonu nereye varacak?



Öncelikle Türkiye'deki sinema seyircisini tanıyalım. Boxoffice Türkiye verileri üzerinden konuşacak olursak 1989 yılından itibaren bu ülkede gelmiş geçmiş en çok izlenen filmin biletli seyirci sayısı 7.437.050 seyirci ile Recep İvedik 5. Filmin kalitesi, içeriği o kadar konuşuldu ki herkes bu noktayı kaçırdı. 29 yıldır vizyona giren filmler arasında en çok izlenen filmin seyirci sayısı 7,5 milyon bile değil. 80 milyon nüfusu olan, genç nüfus ortalaması yüksek bir ülke için bunun anlamı Türkiye'de sinema kültürünün olmamasından başka bir şey değil. Yani ortada bir savaş var ama bu savaş küçük bir azınlık için veriliyor.

Günümüzde iki kişinin bir haftasonu sinemaya gitme maliyeti içinde filmin bileti en düşük payı alıyor. Öncelikle sinemaya ulaşabilmek için yol parası vermeniz gerekiyor, arabanız varsa sağlam bir otopark ücreti de ekleniyor, sinemaların hepsi AVM içinde olduğu için plana sinema öncesi/sonrası yemek de dahil ediliyor, bir de kahve içelim derken daha sinema biletini dahil etmeden büyük bir masrafın içine düşmüş oluyorsunuz çünkü haftasonu sinemaya gitmek başlı başına film izlemekten çıkalı baya oluyor. Sinema biletinin içinde mısırı, kolası da girince bu haftasonu size ortalama iyimser bir tahminle 200 TL civarına patlıyor. (Telefon operatörü, fırsat siteleri ve süpermarket kampanyaları ya da Sinemia gibi oluşumlar ile belirli zamanlarda ücretsiz veya daha ucuz bilet alabiliyorsunuz.)

Sadece film izlediğinizi, yemeyi içmeyi başka yollardan hallettiğinizi ve sinema salonuna makul bir şekilde ulaştığınızı farz edelim zaten sadece biletler bile iki kişi için 50 TL tutacak ki bu aslında kimsenin itiraz etmediği, kampanyaya mısırın kolanın katılmadığı düz fiyat tarifesi. Esas isyan bayrağını çektiren zorunlu kampanyalarla bu fiyatlar çok daha artıyor, kişi başı 35 TL'ye kadar çıkabiliyor.

Şimdi, zaten çok da rağbet görmeyen bir aktivite için insanların bu paraları vereceğine inanıyor musunuz gerçekten?

Cengiz Semercioğlu, Mars Grup Türkiye Kurumsal İletişim Direktörü Aslı Irmak Acar ile bir röportaj yapmış. Bu konuda Mars'ı haklı bulduğum yerler röportajı okumadan önce de vardı ama bu kişinin kurumsal iletişimini bırakın insan iletişimi hakkında bile en ufak bir fikri olduğunu sanmıyorum. Yani şu röportajı okumadan önce bu tarafı %100 haklı buluyor olsaydım bile okuduktan sonra taraf değiştirirdim. Yapımcılar kendileri kanal kanal, gazete gazete koştursa bu kadar fikir değiştiremezlerdi.

Öncelikle bu hanımefendinin ve dolayısıyla Mars Grup'un Türkiye'deki sinema seyircisini zerre tanımadığı şu cümlelerinden belli "Film çekmezlerse çekeni buluruz.", "Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmaz'lar çıkar.", "Türkiye'de sadece bu yapımcılar mı var?", "Film çekmezlerse sektör mü çökecek?"

Öncelikle film çekmezse sektörün batmayacağı yapımcıları tanıyalım;
Timur Savcı (TAFF), Şahan Gökbakar (Çamaşırhane Film), Necati Akpınar (BKM), Muzaffer Yıldırım (NuLook) ve yapımcı kimliği taşımayan Cem Yılmaz.



Yine dönelim Boxoffice Türkiye listesine, ilk 10'da 3 BKM, 3 Çamaşırhane (Şahan Gökbakar), 2 Dijital Yapım Evi (Mustafa Uslu), 1 NuLook&CMYLMZ filmi, 1 Aksoy Film yapımı var. İş ilk 50'de daha da coşuyor. Yani "Film çekmezlerse sektör mü çökecek" dedikleri yapımcılar sektörün en çok film çıkaran ve en çok gişe yapan yapım şirketleri. Hanımefendi Türk sinema seyircisini hakikatten tanımıyor çünkü sadece listeye baktığınızda bile seyircinin "garantici" olduğunu görüyorsunuz. Seyirci bildiği yapım şirketlerinin, yönetmenlerinin, oyuncularının filmlerini tercih ediyor çünkü seyirci "beğenmeme ihtimaline" hazır değil, çünkü seyirci tek izin gününde 50 TL-200 TL arasında değişen bir bütçe ile izlediği filmi beğenmek istiyor, filme gittiğine pişman olmamak istiyor. Ayrıca seyirci komedi filmlerine çok daha fazla ilgi gösteriyor ve "Film çekmezlerse sektör mü çökecek?" dediğiniz 3 yapım şirketi komedi kategorisini yıllardır dolduran, bu kategoride iş çıkaran kişileri de bünyesinde barındıran şirketler. Yani üzgünüm Aslı Hanım ama evet, sektör çöker. Yani Aslı Hanım, takındığınız o "İnsanlar mısır yemeğe, rahat koltuklarımıza geliyor, gelmişken de film izliyorlar." teziniz toptan çöp.

Ayla ve Müslüm'le gelen "Başka yapımcılar da var" gücünüz bir yerde öyle bir patlar ki öve öve bitiremediğiniz salonlarınızı tek tek kapatırsınız. Kendi yapımcılarınızı falan çıkartma hayaliniz varsa şimdiden kolaylık diliyorum.



İşin sinema seyircisi tarafı böyle, yapımcı tarafına geçince hakikatten halleri içler acısı. Bilet başına 5 TL kazandıklarını öğrendiğimde şok geçirdim, aynı şoku en son konser biletlerindeki sanatçı payını öğrendiğimde yaşamıştım. (ki bence sinemada bir sonuç alınırsa bu iş konser tarafına da sıçrar.) Küçük bir matematik hesabıyla iyi gişe yapmış bir filmin ortalama seyircisi 2 milyon diyelim ki 1 milyonu aşan göbek atıyor. Yapımcı bu filmden 10 milyon kazanırken 20 TL'lik bilette salon sahibi 30 milyon kazanıyor. Yani filmin asıl sahibinden, insanları o sinema salonuna getirenden, filmi çekenden, yazandan, oynayandan 3 kat fazla para kazanıyor.

Aslı Hanım'ın bu konudaki açıklaması "10 TL bilet, 10 TL mısır" şeklinde. Yani bir filmin tek seanslık ederi makineye atılıp kendi kendine patlayan mısır ile aynı değerde. Nasıl bir iletişim uzmanı olduğunu bu cümleden anlayabilirsiniz. Bu arada eklemeden geçmeyeyim. Yasal olarak 10 dakikayla sınırlandırılan reklam süresi de sinema biletlerine eklenecekmiş, Aslı Hanım öyle buyurdu. Yani bu hesaplamaların hepsi şu anki fiyatlar üzerinden ancak reklam da izlememek için vereceğiniz ek parayla işler değişecek.



Peki Mars Grup tamamen haksız mı? Hiç mi haklı olan tarafı yok? İstanbul'da sinema tercihlerimin tamamını Cinemaximum'dan kullandığım için tamamen haksızlar demek de insafsızlık. Özellikle Kırklareli'nde bağımsız bir sinema salonunda 3 film izledikten sonra bunu demem mümkün değil. Öncelikle sinema salonlarına bir kalite getirdiği gerçek. Standart salonlarının dışında "Ayrıcalıklı Salonlar" dedikleri salonlarla da sinema izleme deneyimini üst seviyeye çıkartıyorlar. İki kere DBox salonda film izledim ve standart salonda alacağım keyfin çok çok üzerine çıktım. Tabii ki bu salonlar için zaten extra bir ücret ödeniyor aslında çok övmeye de gerek yok ama Türkiye'de bağımsız herhangi bir salonda yaşayamayacağınız deneyimi sunduğu da bir gerçek. Bağımsız salonların hali içler acısı. Yıllardır yenilenmeyen koltuklar, kötü ses sistemleri, kötü ses yalıtımı derken farkını verip Mars Grup salonunda izlemek de bir tercih olarak kalmalı.

Peki herkesin haklı olduğu ve kılıçların çekildiği bu savaşta konu nereye bağlanacak? Cem Yılmaz'ın Twitter'da açık açık ifade ettiği şey bilet fiyatlarının 15 TL olması, mısırın içeceğin kampanya adı altında zorunlu tutulmaması. Yılmaz Erdoğan'ın açıklamasında bunlara ek olarak bir de yapımcı payının arttırılması var. Aslında bakıldığında çok makul istekler, BKM filmlerinin yaz boyunca 9 TL'den tekrar gösterime girdiği dönemde Mars da BKM de mutlu olmuştur illa ki. Bilet fiyatlarının azalması, kampanyanın dayatılmaması ve yapımcı payının yükselmesi Mars'ı zora sokacak kararlar olmasa gerek. Buna karşı atak geliştirmenin sonucunda vizyonda sadece yabancı filmler, Mars tarafından desteklenmiş yeni Cem Yılmaz'lar, boş kalan salonlar ve nihayetinde kapanan şubelerden başka bir şey olacağı yok.



Muhtemel olacak olan ise Mars Grup'a karşı yeni bir rakibin çıkması, yerli yapımcıların bu rakiple anlaşıp bağımsız salonlar dışında filmlerini sadece buralarda göstermesi. Buna şu an en yakın şirket ise Cinema Pink.


AVM'ye hapsedilen insanlar ve sinemalar ilk savaşını başlattı. Bunun devamında sinema salonları içinde daha ne olacağı, sinema sektörünün nereye gideceği bilinmiyor. Yapım firmaları anlaşıp kendi online platformunu da kurabilir ve bağımsız salonlar dışında filmlerini buradan seyirciye ulaştırabilir, var olan platformlarla anlaşmaya gidebilir, yeni rakip çıkartmayı destekleyebilir ya da Mars ile oturup el sıkışabilir. Son seçeneği haricindeki bütün yollar bizi yeni bir sinema kültürüne doğru götürecek. Belki de öyle bir yol bulurlar ki 80 milyonluk ülkede 7 milyon ortalama bir gişe olarak kalır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları