Bu filmden sonra hala Kemalist olan var mı?

Çıktığı dönem olay yaratan,hakkında suç duyuruları açılan,dindar kesim tarafından sahiplenilen ve bir karalama kampanyası olduğu söylenilen olay film Mustafa‘yı çıkışından 10 ay sonra izleyebildim ancak. Can Dündar nasıl bir iş yapmış? Nasıl bir film olmuş? Bu kadar eleştirilecek ne varmış? Neler anlatılmış? Söylenenler doğru muymuş? Eleştirenler haklı mıymış? Filmi bu kadar merak etme ve izleme sebebim tamamen bu soruların cevaplarını bulmaktı. Boşuna dememişler reklamın iyisi kötüsü olmaz diye. Zaten sinemaya giden,DVDsini ya da CDsini alan,indiren hemen herkes yapılan eleştirilerden dolayı bu filmi merak etti konusundan öte.
Çıktığı dönemde kemalist kesim tarafından çok tepki aldı film,doğru şeyleri yanlış şekilde anlatmanın kurbanı olmuş bir film bence Mustafa. Öncelikle adı ve adının anlamı çok güzel; Mustafa Kemal ya da Atatürk değil Mustafa çünkü bu film Mustafa Kemal’in tamamen iç dünyasını anlatıyor,doğduğu adıyla anılıyor bu yüzden de.

3 yaşında ölen kardeşinden annesinin yaptığı ikinci evliliğe,savaş stratejilerinden cumhuriyet stratejilerine kadar herşeyin anlatıldığı bir film ancak filmden ziyade belgesel. Çoğu zaman sıkıcı gelen dış sesler, aman yüzü görünmesin çabalarıyla saklanan Atatürk ve açıkları kapamak için abartılmış görsel öğelerle yapılan bir belgesel olmuş.

Atatürk film boyunca kesinlikle megaloman,dikdatör,dinsiz ve narsist gösteriliyor. Mecliste kendisinden başka bir sese tahammülü yok, bildiği yolun aksini söyleyen en yakını bile olsa idama kadar sürükleyen bir dikdatör, kendini en yüce gören bir megaloman, düşüncesini beyinlere balyoz gibi indirmek için her yere heykellerini dikdiren bir narsist yaratılmış. Bunun yanı sıra karanlıktan ve uzakta sığır sürüsü tarafından çıkartılan toz bulutundan bile çekinen bir korkak, zevk düşkünü bir hovarda, yalnız ve mutsuz bir adam olarak yansıtılmış. Sonlara doğru halkın derdini bile dinlemekten bıkmış,yorgun bir adam oluvermiş. Hakkındaki dinsiz iddiasını çürütmek için meclisi cuma namazından sonra,dualarla,kurbanlarla açmış, halifeliğin ve saltanatın koruyucusu olduğunu söylemiş bunlar sayesinde halkı kazanmış ve daha sonra bunları yıkarak yobaz kesimin en büyük savunmasını desteklemiş film de; “O dönem halk din için savaştı sonra din elimizden alındı”

Özellikle filmin gösterime girdiği dönem tam da bu yobazların seslerinin gürleştiği bir dönem olunca film de onlar tarafından sahiplenildi, karşı atak kemalistlerden geldi film karalandı. Kendini bilmez bir mal Atatürk’ün ağızından Can Dündar’a mektup yazacak kadar da ileri gitti,herkes bu mektubu yüceltti. Sanırım kimse de “Sen kim oluyorsun da Atatürk’ün ağzından mektup yazıyorsun” demedi.

Utandım çocuk

Beni anlatan bir film yapmışsın .
Kızgınım, utanç içindeyim.
Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa’dan da utanmış değilim.
Başaramamışım, bundandır utancım.

Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.
“Özgürlük” demiştim, benim karakterimdir. .
“Bilim” demiştim, tek yol göstericidir.

Sen, “Karanlıktan korkardı” demişsin benim için.
Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.
Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.
Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?

Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?
Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?
Anlatmadılar mı sana?

Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken ve bütün kararları tek başıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatör olur mu?
Ah be çocuğum.
Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?
Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar.

Belli ki,çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ile milletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, seni anlayamıyorum.

Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süren iktidarlarını çekip almıştım ellerinden.

Sevmeyecekler beni elbette..
Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?
Dedim ya, sana değil kızgınlığım.
Başaramamışım.

Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.
Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına. Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlı analara.
“Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?” derlerse,
“Bu nesiller miydi,ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin?”

diye sorarlarsa ne derim ben onlara be çocuk?

Olmadı be çocuk…

Olmadı.

Taner Yenidogan

Peki film çok mu haksız? Dediğim gibi doğru şeyleri yanlış yoldan anlatmışlar sadece. Meclisin tek partili olması, muhalefet partilerin kapatılmasının sebebi İngiltere’nin kışkırttığı yobazların tüzüğüne, düşüncesine bakmadan sırf karşı grup olduğu için muhalefet partilerini destekleyip parti adı altında çıkarttığı İngiltere destekli isyanlar yüzünden kapatıldı o partiler. Bastırılan isyanlar din adına değil bölmek adına yapılmıştı yoksa İngiltere’nin sikinde mi dinin elden gitmesi.

Bir de Atatürk’ün tanrılaştırılmasına karşıyım ben. Karanlıktan korkarmış her insanın korkuları var? Bunun söylenmesi insanı neden rahatsız eder ki? Kadınları varmış, asker diye yüreği yokmuş gibi. İçkiye düşkünmüş, yaşadıklarından sonra normal değil mi? Savaştan dönen her asker bunalıma girmiyor mu? Bu adam kaç savaş,kaç yüz ceset gördü.

İşin en çok tartışılan din kısmı ise hala anlaşılamadığını gösteriyor bu olayın. Tekkelerin, medreselerin, türbelerin kapatılma sebebi dinsizlik değil, modernleşme hareketlerinin engellenmemesi, milletin en zayıf noktasının kullanılmaması. Kurtuluş savaşı öncesi çıkartılan fetva ile dinsiz ilan edildiği için halkın kurtuluş savaşına katılmaması bunun en güzel kanıtı değil mi? Kafese alınmış din adamlarının tek bir lafıyla kurulmuş oyuncak gibi hareket eden bir milletin o dönem geleceği için bunlar gerekliydi.

Filmde yıllar önce aldığı bir notta şöyle demiş Atatürk; “Modernleşme tek bir darbeyle yapılacaktır. Ben yıllardır eğitim aldım,kendimi geliştirdim, niye ben onlar gibi olayım? Onlar benim gibi olsunlar” peki tamam bence doğru bu ama kimse onlara sordu mu “Modernleşmek istiyor musunuz? diye. 623 yıllık bir devleti yıkıp bambaşka birşey kuruyorsunuz, 400 yıllık halifeliği kaldırıyorsunuz insanların inancını geçin bir alışkanlığı var zaten. Bugün Papa’lık hala devam etmekte Osmanlı’daki halifelikten çok farklı birşey değil. Osmanlıda tahta geçen halife oluyor, Papa’lıkta seçiliyor.

Sonra bütün ölçü birimleri,takvimler Avrupa’ya göre ayarlanıyor, İngiltere kendi ölçü birimlerini kullanmıyormuş gibi. Sonra alfabe Avrupa’ya uyarlanıyor, Rusya’nın kendi alfabesi olduğu halde dünya devleri değilmiş gibi.

Bu kadar alışkanlığın yıkılması hele ki 10 yıl gibi kısa bir sürede yapılması başarı ama isyanlar kışkırtma olmasına rağmen içi boş mu orası tartışılır.

Gelelim Can Dündar’a. Türkiye’nin aydın kesiminden böyle bir film gelmesi şaşırtıcı. Arşivlere bu kadar girebilmişken daha güzel bir film yapabilirdi kesinlikle. Kendisi aksini iddia etse de çıktığı dönem izlemeden güvendiğim bu filmin gerçekten de bir karalama olması fena. Yanlış mı anlaşıldı kendi mi ne yaptı farkında değil bilmem ama filmle ilgili denilen şeylerin hepsinin doğru olması üzdü beni şahsen.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları