Anlatılsın diye beklediğimiz "Diğer Masallar"


Model, benim geç keşfettiğime lanet ettiğim bir grup. Aslında daha önce Efes Pilsen'in Sokakta Hayat Var reklamında ve oyununda şarkılarıyla yer almış ve adlarını bilmeden şarkıyı da indirip defalarca da dinlemiştim. O kısacık şarkı grubun ne kadar iyi olduğunun da kanıtıydı. Daha sonra albüm çıkarttılar (Albüm denemez ama çıkarttılar işte bir şey), daha sonra da geçtiğimiz aylarda tam anlamıyla bir albüm çıkarttılar. Tabii benim bunlardan çok enteresan bir şekilde haberim oldu. Sinerji'ye gitmek için öyle koşar adım caddede yürürken bir müzik marketten gelen bir şarkıya acelem olmasına rağmen durdum kaldım. Girip "Kimdir? Nedir?" diye soracak vaktim yoktu malesef, hem girip sorarsam albümü de almam gerekirdi neyse ben de şarkının bir bölümünü aklıma kazıdım gittim Sinerji'ye açtım Twitter'ı,yazdım sözleri, dedim "Kimdir bu kız?" Sonra öğrendim ki o kız Model'in solisti,şahane sesli Fatma'ymış, şarkı da "Pembe Mezarlık"mış... Böylece başladı Model hayranlığı zira sadece Pembe Mezarlık değil, bütün şarkılar çok çok güzel hatta son dönemlerde çıkan en en iyi albüm diyebilirim. Dip not: Albüm Demir Demirkan prodüktörlüğünde yapılmış.


Buzdan Şato

Şarkı sözlerinde genel olarak hissedebileceğiniz fantastik bir hava var, her şarkıda bu hava ölçüsü değiştirilerek kendisini hissettiriyor. Bu şarkıda fantastik hava  sotenin içindeki sarımsak gibi. hafif ve lezzet katan kıvamda.

Şarkının sözleri diğer şarılarda olduğu gibi çok çok güzel. Şarkıyı bir erkek yazmış olsa da (ki bu da albümün genel karakterlerinden biri) kadın dünyasının içinden seslenen bir şarkı. Hikayesi ise insanların birbirlerine ördükleri ve bizim "duvar" dediğimiz uzaklaşma çabasının, duvarın içinde kalan duvar ustasının hisleri. Bir röportajda sözlerin sahibi Can, bu şarkı için "Kalbini açmaktan korkan bedenini açıyor" demiş. Şarkıdaki "Çırılçıplak kadın" da dinleyenlerde önce götü başı açık bir hatun imajı yaratıyor zaten oysa ki tamamen kendini açmış bir kadından bahsediyorlar.

Herkes yalnızdır kendi buzdan şatosunda, birisi gelip duvarları eritsin ister. Herkes denizci fırtınalı okyanusta bir limana yelkenleri indirmek ister. Herkes bir savaşçıdır kendi savaşında, birisi için gardını indirmek ister. Herkes yorgundur yaşamaktan bu hayatta, dizine yatıp birinin uyumak ister. Ben, çırılçıplak bir kadın karşında. Attım dertleri hep içime içime, en sonunda kaldım tek başımca. Koy gidelim saki koy kadehin içine. Vuralım bu gece, vur şişenin dibine. Yastığımda hala ılık nefesin var, yanımda olsan şimdi nasıl sevesim var. Her şeyi darmadağın edip gidesim var. Durmadan içiyorsam bir sebebim var.

Şey... Belki

Kendime en yakın bulduğum şarkılardan biri, hatta benim gibi pek çok kişi olduğuna da eminim. Eğer veletliğinizden beri gelinlik hayalleri kurmamışsanız, günübirlik aşklarla mutlu olmuşsanız, günün birinde de herifin birine takılıp kalmışsanız ama aklınız da hala ortalarda dolaşıyorsa, evet bu şarkı da sizlik. (Eşref'e selam olsun)

Bağlanmak korkutur beni ama aldatmam seni. Şey.. Belki özür dilesem şimdi burda, bişey farkeder mi? Ne var sağa sola bakmışım... Oğlanlara gülmüşüm... Seni küçük düşürmüşüm... Ben daha çok küçükmüşüm... Sen hep verip, ben almışım... Hiç tatmin olmazmışım... Gideceksen kapıyı vur vur vur! Beni terkedemezsin, dur! Sevgi açlığı benimki, arsız değilim. Şey.. Belki kim bilir belki ilk kez terkedildiğimden mi?

Değmesin Ellerimiz

Ayna'nın "Severek Ayrılanlar"ı şu ana kadar rakipsizdi. Seven de sevmeyen de her durumda onu mırıldandı, onu dinledi ta ki şu ana kadar zira Model benzer bir durum için Ayna'dan çok daha iyi bir şarkı yaptı, artık bunu dinler dinler ağlarız.

Ahh ne zormuş bitsin demek hala severken seni, dudaklarını öpmemek bir yabancı gibi. Bilirsin ayrılık konusunda iyi değiliz ikimiz de. Bir kıvılcım yeter her zaman koşup, geri dönmemize. Değmesin ellerimiz, buluşmasın o gözler, yine erir gideriz, unutulur yeminler. Biz hiç beceremedik sevmeyi de terketmeyi de, aşk kokan dudakların karşısında direnmeyi de. İşte bir kez daha durup karşımda belki de son defa soruyorum sana; Bitti mi hikayemiz? Bu ne biçim son böyle? Değmez miydi sevgimiz savaşıp direnmeye? Değmesin ellerimiz, buluşmasın o gözler. Yine erir gideriz, unutulur yeminler. Biz hiç beceremedik sevmeyi de terketmeyi de, korktuğumuz o gözlerin karşısında direnmeyi de.Bitmesin hikayemiz.

Sana Ne?

Kadın hikayeleriyle dolu bir albüm yapıyorsanız sadece terkedilmiş ya da terketmiş şarkılar dolduramazsınız. Kadınlar bundan daha değişken ruh halindedir. Kimi zaman kadın müzisyenler bile düşer bu hataya ancak hikaye bütünlüğü için bir tane siktir çeken şarkınız olmalıdır. Bu şarkı hem o siktir çeken şarkılardan, hem de bahsettiğim değişken ruh halini anlatan (Hem de çok güzel anlatan) bir şarkı. Ellerine sağlık! Evet böyleyiz biz; Sana ne?

Ben bugün tatlı,masum bir peri... Yarın kızgın, vahşi bir kedi.
Bazen hülyalı aşık leyla... Bazen cilveli, hızlı, hovarda.
Bugün kimseden mesaj gelmemiş... Yarın telefonu susmak bilmemiş.
Şimdi gözü görmez aptal aşık... Sonra belki "Kafam çok karışık".
Bir gün pespaye asık suratlı... Bir gün tatlı, güzel, alımlı.
Çoğu zaman  ağlak ve gözleri yaşlı... Kimi zaman güçlü, cesur bakışlı
Ben bugün bütün makyajı akmış... Yarınsa şımarık, götü kalkmış
Her zaman eciş bücüş, sönmüş feri... Arada kibirli, dünya güzeli.
Al ya da git ben böyleyim işte! Doğruymuş, yanlışmış; Bana ne?
Ben adam olmazsam bu gidişle günahı benim boynumadır; Sana ne?
Ben bugün biraz fazla nazlı... Yarın baksan dünden razı
Ben bugün hünerli ev hanımı... Yarın dolunay kaynatır kanımı
Bugün pes etmiş depresyonda... Yarın tam gaz direksiyonda
Ben bugün süzülen narin kelebek... Yarın egom çelik bir yelek
Bugün git ya da kal, sen bilirsin. Yarın nasıl olsa geri gelirsin.
Ben hala tek parçayım, sen üzülme. Hep kendi yolumdayım, sen üzülme.

Pembe Mezarlık

ve geldik o muhteşem şarkıya. Eminim grup üyeleri için bütün şarkılar çocukları gibidir, ayıt etmiyorlardır falan ama benim için bu şarkı bambaşka. Buzdan Şato'da bahsettiğim fantastik koku bu şarkıda en üst seviyede. Şarkı sözü yazarları ya da genel olarak müzisyenler etkilendikleri, ilham aldıkları kişileri anlatırken hep müzisyenlerle kısıtlarlar listeyi ancak bütün sözlerin sahibi Can için bu liste biraz daha geniş özellikle Tim Burton listede dikkatimi en çok çeken isim. Bu şarkıda da Tim Burton etkisi oldukça hissediliyor. Belki başka bir şarkıya benziyor desek bu hakaret olurdu ancak bir yönetmenin eserlerine benzetmek olsa olsa iltifat olur hem de Tim Burton gibi imzası sabit bir yönetmense çok büyük bir başarı olur. Gönül isterdi ki Model'in milyon dolarları olsun, sonsuz bütçeleri olsun ve bu şarkıya(Aslında bütün şarkılara) yakışan klipler çeksinler ancak malesef basit aşk şarkıları yazmamanın cezası da bu, orjinal bir şeyler yazıyorsunuz ve yazdıklarınız dinleyenleri alıp götürüyor ancak hakkını verecek klip için "bütçe" adlı iğrenç engel geliyor karşınıza. Ne çekerlerse çeksinler şarkıyı düşürecek bir iş yapmaları zaten mümkün değil, o kadar da güzel şarkı.

Tenin sinmiş yastığıma, dün gece terketmeden önce. İçimde bıraktığın acıyla, kokunla uyudum bu gece. Pembe bir mezarlık gördüm rüyamda, aşık cesetler şekerden tabutta, gezinirken ciğerim doldu bir anda çürük çilek kokusuyla. Kalbi atan ölü bedenler hepsi, hepsinin başında birer ölüm perisi. Soluk birer gül kokluyorlar, karanlıkta. Affet bu gece ölmek istedim, pembe bir mezarlık olmak istedim, karanlığı elimle bölmek istedim, seni çok özledim. Çok istedim bu gece kendimi asmak, ellerimle kendi mezarımı kazmak, elimden gelen oturup evimde sana şarkılar yazmak.

Bir Melek Vardı

Albümün slowlarından biri, hatta Değmesin Ellerim ile aynı kulvarda olsa da kanımca ondan açık ara farkla önde. Fazla söze ne hacet? Yazan yazmış ancak eklemek istediğim tek şey; Yaylılar muhteşem.

Bir melek vardı, aşkı fısıldardı; elimde o büyülü ellerin hayali kaldı. Uyku imkansız, umut vicdansız. Güneş bile dedi ki kendine "Doğmak anlamsız." Ağladım delice, elimde boş bir şişe, kutladım bu gece sarılmanı başka kollara. Yapayalnız, bi çare; ölüyor sanki melek, benzedim bu gece yine boş sokaklara.

Benim Tatlı Kanserim

Öncelikle bu şarkının kanser hastaları üstündeki etkisi ne olur bilemem ancak kanserli biri ya da bir yakını bundan alınacak değil diye düşünüyorum. Aşkı bir kanser hücresine benzetmek de ayrı bir uçmuş bakış açısı. HBBA her zaman aşkın bir şeylere benzetilmesine sinir olur. Aşk şudur, budur şeylerini pek sevmez. Hatta bir tweetinde "Aşk beyaz peynir gibidir, ne bileyim bir ona benzetilmedi" demişti (Ya da buna yakın bir cümleydi, orası pek önemli değil) ama Can'ın bakış açısı belki de şu güne kadar yapılmış bütün aşk tanımlarından çok daha yerinde. Aşk bir sudur iç iç kudur kadar olmasa da doğru.

Günden güne soluyoruz, içten içe eriyoruz. Ne kaçış var ne bir umut yine de onsuz yapamıyoruz. Bu aşk bir kanser hücresi, belli yok tedavisi. Sardıkça her yerimizi, tutkuyla bağlanıyoruz. Bu kanlı yaratık nereni sardıysa hiç düşünmeden hani kesip atarsın ya tut ki bu illet kalbine dadandıysa, kalbini de söküp atamazsın ya. Varsın solsun çiçeklerim, ben ölmeyi de beklerim. Yine de söküp atamam seni, benim tatlı kanserim.


Karadul

Çiftleştikden sonra erkeğinin kafasını koparıp yemesiyle ünlü örümcek karadul aslında her kadının idolüdür. Hatta en en en çok sevdiğim Sex and the City'nin 2. sezonunun final bölümüne de adı geçmişti. Acılı bir ayrılık sahnesi yerine erkeğimizin kafasnı koparıp yemememizin tek sebebi kanunlar, insaniyet falan değil. Eminim cinayet yasal olsa ya da en azından "Kadınlar kendilerinden ayrılacak erkek arkadaşlarının kafasını koparabilir" maddesi eklense bunu çok çok rahat bir şekilde de yapabiliriz, hiiiç de içimiz cızlamaz yani. Hatta maddeye bir after-die maddesi olarak "Ayrılmadan önce bir mallık edip de sevgilisini öldüremeyen kadınlar ayrıldıkdan hemen sonra taş gibi hatun bulan adamı istedikleri şekilde öldürebilirler" maddesi de eklenmeli hatta bir de "O sürtüğün de icabına bakın" notu düşülürse tadından yenmez.

İyi düşün, ben biraz tehlikeliyim.Ağımı kurar, avımı beklerim.Fark etmeden kanına karışır zehirim.Önce çok severim, sonra tek lokmada yerim.Ben bir karadul,Görmem para, pul,Aklım hep yemimde.Ben bir karadul,Elimde bir bavul,Duramam ki yerimde.Şimdi istersen benimle gelebilirsin.Sonrasına karışmam, sen bilirsin!Ben istemez miyim sabit bir ilişki?Benimki de böyle yaman bir çelişki!Yok o kadar da kötü bir niyetim,Sonradan üzülme diye dedim.Aslında iyi biri bile sayılırım,Ama kan görünce bayılırım


Çürüsün Gelinliğim
 
Şimdi ben az önce "Şey.. Belki" de ezdim ya bu çocukluğundan beri evlilik hayalleri kuran kızları mesela ben onlardan olmadım hiç, onları da anlamadım hiç. Benim en büyük evlilik hayalim Aykut Kocaman'la evlenmekmiş mesela. Bu tip kızlar hayattan en çok kazık yiyen kızlardır kesinlikle. Hayattan değil de erkeklerden sürekli kazık yerler sebebi ise o kadar basit ki aslında; Çocukluklarından beri en büyük hayalleri evlenmek ve tanıştıkları her dangalağı damatlık içinde, kucağında bebekle görebiliyorlar. En sünepe, en dangalak, en mal erkeği bile kocaları olara görüyorlar, her sevgilisinin soy adını kendisine yakıştırmaya çalışıyorlar falan. Beklenti büyük olunca ve o adam bu beklentileri karşılayamayınca da göt gibi kalakalıorlar. Hani bir laf var ya "Sürekli hayal kırıklığına uğruyorsa yanlış kişiler üzerinden hayal kuruyorsundur" diye ya da buna benzer bir şey işte ama özü bu hani, işte onlarınki de bu hikaye. Örnek vermek gerekirse Bkz: Pucca! Bloğu bu yanlış hayallerin kırıklıklarıyla dolu. En ünlüsü ve açık olanı o olduğu için örnek veriyorum, onun gibi içine atan binlercesi var, söyleyebilen o sadece.
 
Küçük kızların bebekleri, fırfırlı şirin etekleri, yastıktan yapılmış evleri, bir de hayali prensleri var. Plastik mutfak setleri, kısa tırnaklı küçük elleri, makyajsız güzel yüzleri bir de gelinlik hayalleri var. Bataklıkta bir gül gibi solup gitsin güzelliğim. Neyleyim sensiz saadeti? Çürüsün gelinliğim. İster yas tut benim için, ben çoktan ölüp gitmişim. Aşkımızın tabutunda çürüsün gelinliğim. Yıllar geçer eller büyür, boyanır yüzler hayaller küçülür, bir adam çıkar kanatır gönlünü, ne prens kalır ne de düğünü... Çürüsün gelinliğim... Çürüsün gelinliğim
 
Makyaj
 
Bana "Ayrılık Sonrası Kıvıl Halleri"ni hatırlatıyor bu şarkı. Kim olursak olalım, geçmişimiz ne olursa olsun en takmadığımız adamda bile ayrılık acısı yaşayabiliyoruz. An geliyor biz terkediyoruz gene depresyondayız, gene acıdan geberiyoruz. Böyle durumlarda eve kapanırız biz, çıkasımız gelmez hele ki onunla gezdiğimiz hiç bir sokak köşesine uğramak istemeyiz. Her an "Onunla burda oturduyduk böhüüü" diye ağayıp ortamın amına koyma ihtimalimiz vardır. Arkadaşlarımız da bu durumu bilirler ancak hem yanımızda olmak için hem de kafamızı dağıtmamıza yardım etmek için bizi sürekli dışarı çıkartmaya çalışırlar. Sonuç her seferinde aynıdır, her seferinde evden çıktığımız halimizden daha da bok bir şekilde ve üstüne üstlük alkollü ve telefonun radyasyonunan daha büyük tehlikeleriyle başbaşa kalmış bir şekilde döneriz eve. Telefonlarla neredeyse ütü yapıcaz ama hala "Eski sevgiliyi alkollüyken aramama" özelliği eklenmedi şu telefonlara. Bir de akıllı telefonum diye geçiniyorlar hey allaaaam.
 
Çok uğraştım inan unutmak için seni, o gün sarıldığımda söz verdiğim gibi. Son bir öpücük, çok görmüştün bana. "Biliyorum", demiştin "Ben gideceğin yeri" Bu sabah çok erken kalktım, sevdiğin tatlıdan yaptım, yerken onu tek başıma, sessiz kedersiz ağladım. Kalktım bir çay demledim, açtım bir film izledim. Zaman bir türlü geçmedi, bütün evi temizledim. Sıkıldım kendimden, aptal mıyım neyim ben? Neyim var böyle? Neden kurtulamıyorum senden. Geçmiyor günler burda, senden uzakta. Yığıldı şişeler her gün mutfakta. Tiksindim makyajdan, aynalarımı çöpe attım. Durmadan yedim, e biraz kilo aldım. Affet beni sevgilim, unutamadım seni. Hiç halim yok uyanmaya, seveme sensiz günleri. Sıkıldım kendimden, aptal mıyım neyim ben? Neyim var böyle? Neden kurtulamıyorum senden?
 
Yalnızlık Senfonisi
 
Demir Demirkan destekli olmanın avantajı da Sertab Erener'in belki de en güzel şarkısını gönül rahatlığıyla okuyabiliyor olmanızdır. Şarkının sözlerini yazmaya gerek görmüyorum. Fatma şarkıyı çok çok çok güzel söylemiş, güzel bir şarkının içine sıçılmadan da okunabileceğini cümle aleme göstermiş. Son 4-5 yılda herkesde bir hadi cover yapalım saçmalığı var malesef hayır "şarkıların coverlanmasına" karşı falan değilim ya da "neden albümde sadece sizin şarkınız yok" gibi bir sığ düşüncem de yok ancak sevdiğim bir şarkının tecavüze uğraması takdir edersiniz ki hoş karşılayabileceğim bir şey değil. Son olarak caaanım "Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun" hem Tan denen popçu hem de Zakkum denen sözde rockçılar tarafından Fatmagül edildi resmen. En güzeli müzisyenler "Yiyemeyecekleri muzu soymasın" Her neyse, Model'in Yalnızlık Senfonisi coverı kesinlikle bir tecavüz değil aksine güzelleme olmuş. Ellerine, ağızlarına sağlık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları