Biz biz üniversiteliyiz

İğrenç bir reklam sloganıyla giriş yapmak istemezsim ama ne yapalım kader… Durumu daha iyi özetleyen bir Nil sloganı daha yok malesef! Ben öyle sınav tercihinde mesleğini seçenlerden olamadım,puanıma göre meslek seçip ne çıkarsa bahtımacılık oynayamadım, 5 yıldır tek bir hedefim vardı mesleki olarak onun için de o aptal diplomaya sahip olmam gerekiyordu. Benim için ÖSYM ve üniversite amaç değil araçtı yani sınava giren büyük bir çoğunluğun aksine ben hayalim için girdim.

Her ne kadar bu blogda aileme çok sövmüşlüğüm olsa da haklarını yemeyeceğim bir konu var ki onlar da hiç avukat ol,doktor ol hayallerinde gezmedi. Seçtiğim meslek okuyanların çoğunun aç kaldığı bir meslek olsa da sonuna kadar desteklediler. (Yazar burada salaklık yaptığının farkına varıp eksik bilgiyi veriyor; anacım ben senarist ve yönetmen olmak istiyorum.)

Nerden çıktı bu hayal dün gibi aklımdadır. Anneannem ölmüştü cem evinde yıkama, paklama ve pamuklama çalışmasının ortasında girip mosmor vücudunu gördüğümden beri (Siz denemeyin herkesde yönetmenlik hayali oluşturacak diye bir şey yok zira seri katil ya da psikopat bile olabilirsiniz) gözümün önünden gitmiyordu o görüntü. Bir süre sonra anneannemin yerine kendimi görmeye falan başladım daha sonra gözümün aniden açıldığını falan görmeye başladım o aralar orta ikideyim ve sınıftakileri ciddi ciddi öldürmeyi düşünüyordum. Çok ciddiydim okula bıçak götürmüşlüğüm falan bile vardı yani ama bunu yapamıycamı, yaptığımda neler olacağını da bildiğimden götüm yemedi açıkçası. (Hepsini affettim de o İnci Ecem Sözbilen beni gördüğü yerde kaçsın hala saplantıdır onu dövmek.Gördüğüm yerde ağzını burnunu kırıcam sürtüğün.) Her neyse zamanla o kendimi ölü görmeler, göz açılmalar falan ciddi ciddi film seyreder gibi tasarladığım senaryolar olmaya başlamıştı. Ölüyordum, ruhum dönüyordu, bütün sınıfı yaptıklarına göre cezalandırıyordum. Baya kanlı, sayko bir filmdi kafamdaki. İki üç ay böyle kafada tasarladım tasarladım ama bunu yapmayı değil bir gün yönetmen olup çekmeyi düşünüyordum. Bir sene sonra bir film çıktı; Okul. Konusu benimkinin aynısıydı, çok bozulmuştum. Gittim seyrettim filmi çıkışta küfürler ettim. Benim sayko filmimi “Komedi-Korku” adı altında sikmişlerdi ibneler. Düşündüm, bir gün bu filmi yaparsam her ne kadar onlardan önce düşünmüş olsam da onun çakması olacaktı. Daha da kötüsü daha lise,üniversite falan derken arada düşündüğüm bütün filmler çekilecekti. Sinir olmuştum iyice.

Daha sonra Aylin Aslım’ın Gülyabani albümü çıktı. Çok seviyordum albümü ama ordaki bir şarkı vardı ki aynı anneannemin ölümünden sonra kafama görüntü sokan şeyler gibi bu şarkının klibini düşünüyordum. Her dinlediğimde izler gibi düşünüyordum görüntüleri. Şarkının adı “Böyledir Bu İşler”di. Okul bitmiş, Liseye Giriş Sınavı da bitmiş tercihler yapılacaktı. Dedim “Ben iletişim lisesine gidicem, yönetmen olucam, başka hiç bir mesleği düşünmüyorum.” Şehir içi şehir dışı bütün iletişim liselerini yazdım, bir iki de anadolu lisesi ekledim verdim ellerine. İlk tercih benim en son tercihim olan Aydın Doğan’dı şükür ki tutmadı. Nefret ediyorum o adamdan çünkü. Her ne kadar iş garantisi vs olsa da en fazla programlarına paspasçı yaparlardı beni. İkinci tercihim olan Tuncay Azaphan tuttu kaydoldum vs…

İlk yıl ortak olur, meslek dersi falan olmazdı. Zaten 6 zayıf ve bütünlemelerle falan geçtim ikinci senede meslek dersleri başlayınca coştum. Hiç bir dersi gık demeden, zor demeden yapıyorum. Çok seviyorum meslek derslerini ama tabi kültür derslerine kılım. Tarihi severim ama mal bir tarih hocası var o dersten sürekli çakıyorum. Sonra işler değişti, Mardin’e gittim amına kodummunun şehrinde iletişim ne arasın bilgisayar bölümüne geçtim. Bilgisayar benim için internet, msn falandır ötesine karışmam, sevmem de. Web tasarım okuyorum hoşuma gitmeye başladı böyle kendi kendime siteler, afişler falan yapıyorum. Sevdiğim bütün şarkılara duvar kağıtları yapıyorum falan. Benim için bunun tek amacı “Anaa ne güzel filmlerimin afişlerini de kendim yaparım.” oluyor sadece tabii. Ya da ulan bu meslekte aç kalırım başlarda site işi falan alır geçindiririm kendimi oluyor.

Sonuç olarak lise şöyle böyle bitti üniversite sınavında da kendi bölümümden bir sınava girmedim, sınavsız geçiş hakkımı aklımın ucundan geçirmedim sözele girdim çok parlak da geçmedi sınavlar tabi.

Puanlar açıklanıp klavuzlar geldiğinde hiç bir yeri tutmuyordu puanım sinir oldum. Dedim bir sene daha bekleyeyim seneye kadar adam gibi çalışır istediğim yere girerim. Marmara Üniversitesini kestirmiştim gözüme. Annem girdi tam bu aşamada devreye. “Bir sene beklersen çocuk falan yaparsın sen bu sene gir özele gir ben vericem parasını” dedi, anneanne olma korkusu insana neler yaptırıyor. Onun istediği Arel Üniversitesi’ydi ben Aydın’ı gönlümden geçirsem de çok da farketmiyordu aslında.

Tercihlerimi yaptım, Tam burslu, %50 burslu, %25 burslu diye sıraladım iki üç üniversiteyi. O sıralarda da Vodafone dakka başı mesaj atıyor işte hangiuniversite.com bilmem ne diye dedim bir gireyim. Bu site tercih provası yaptırıyor, puanına göre girebileceğin yerleri listeliyor falan güzel yani hoşuma gitti. Bir iki provayı kaçırdım son iki provayı yakalayabildim onlarda da %25 burslu Arel çıktı hemen ÖSYM tercihimi değiştirip ilk üçe tam,%50 ve %25 areli sıkıştırdım sonuç olarak %25 arel geldi. Sağol Hangiuniversite.com sayende %10 daha kaptım :) (İlk üç tercih içinde olursa özeller extra burs veriyormuş.)

Tuncay Azaphan’da birlikte okuduğum arkadaşlarım var Arel’de iyi dedim yabancılık çekmem falan derken onların Sefaköy benim ise Tepekent kampüsünde olduğum anlaşıldı. Ben fakülte fakülte ayrı sanıyordum meğersem Meslek Yüksek Okulları Sefaköyde, 4 yıllıklar Tepekent’deymiş. Arel’in sitesine girdiğimde zaten Tepekent kampüsüne aşık oldum. “Alın derslik, alın kantin hadi okuyun” dememiş adamlar bildiğin şehir yapmışlar orada. Şehir dediysek böyle Ankara, Muş falan değil bir nevi Paris, Londra :)

Kampüsüne aşık olan Kıvıl hallerine girince şimdi hayatımda ilk defa “Hadi okullar açılsın” diyorum. “Hadi lan ders çalışak” diyebilecek konumdayım şu an.

Yazının özü: Başka bir bölüm kazanmış olsaydım bu kadar sevinir miydim? Hayır! Benim amacım üniversite okumak değil çünkü. Ayrıca kampüsümdeki spor salonu sayesinde fazla kilocuklarımdan kurtulup beş kuruş ödemeden spor salonuna gitmenin ayrıcalığıyla hava atmayı düşünüyorum. 3 tane havuzumuz var olimpik iki kulaç atıp derse boneyle falan girebilirim yani. Kampüsün etinden, sütünden ve yumurtalarından sonuna kadar faydalanma düşüncesindeyim. Ders?? E çalışcaz tabi, birincilikle bitircem yarraaam ne diyon sen?

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güçlü Kadın Şarkıları